RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Aydın denen yaratık

Düşüncenizin merkezinde hayat da olabilir, ahiret de. İkisi birbirinden çok farklı kişilikler oluşturur. Aklınız var ise, beyniniz faaliyette ise düşünürsünüz. Her düşünce bir üretimdir. Hangi dil ile konuşuyorsanız o dilin sahibi olan milletin yararına düşünürsünüz. Almanca konuşup Türk düşüncesi üretemezsiniz. Ürettiğiniz düşüncenin ana malzemelerinden biri konuştuğunuz dildir. Bu yüzden Türkçe konuşmaya, Türkçe konuşurken Türkçe konuşmaya çok önem veriyorum. Firenkçe kelimeler dökülüyorsa dilinizden siz firenkçe düşünüyorsunuz demektir. Kendinizi de kimseyi de aldatmak hakkı yoktur kimsenin.

Xxxx

Münevver dediğimiz kimseler, muallim dediğimiz kimseler, dersiam dediğimiz kimseler artık yok. Münevverin yerine aydı, muallimin yerine öğretmen, dersiam yerine rektörü ürettik. Allah’ın Nur isminden nasiplenmeyen insana münevver demeye kader izin vermediği için o kelimeyi bizden aldı.
Aydın kelimesiyle yetineceğiz. Ne demek aydın. Işıklı insan, çevresine ışık tutan insan. Bununla yetineceğiz.
Aydından beklenen bir davranış biçimi var. Aydın bilmelidir, bildirmelidir. Kimsenin aklına gelmeyen insana ait ya da topluma ait sorunları, güçlükleri, açmazları görüp, herkese de gösterecektir. Ondan beklenen budur. Hatta bu güçlüklerin aşılması için yollar göstermeli ve çözüm formülleri üretmelidir.

Xxx

Aydın bir siyasi zümreye dahil olursa, onların yanlışlarını doğrularıyla birlikte kabul ederse artık o aydın değil, belli bir siyasi görüşün mensubudur. Aydın ikbal için, para kazanmak için, makam mevki elde etmek için iktidara yamanırsa artık o aydın değildir. O artık iktidarın tetikçisi değilse bile alkışçısıdır. Alkışladığı kadar kazanacak, alkışladığı kadar makam-mevki-itibar sahibi olacaktır.
Aydın kendi duracağı yeri iyi belirlemezse kısa süre sonra ya iktidarın ya da muhalefetin adamı olarak görüşler üretmeye başlayacaktır. Belki o aydın kazanır ama millet kaybeder. İnsanlık kaybeder, düşünce kaybeder.
Aydının yeri tek başına kendi yanında duracağı yerdir.

Xxxx

Aydın muhalefete de, iktidara da karşıdan bakacaktır. Düşman değildir, kinle, nefretle bakamaz. Ama onların, yani iktidarın ve muhalefetin, muhalefetin her öbeğinin dediklerini, eylemlerini görmek ve değerlendirmek zorundadır. İyi ve güzel olanları takdir etmek onları iyilik ve güzelliğe teşvik edecektir. Kötü ve yanlış olanları aydın, öfkesiz, kinsiz, kınamasız işaret ederek doğrusunun, iyisinin ve güzelinin resmini çizmelidir. Olabilirleri göstermek, yol çizmek mecburiyetindedir. İyisinin ne olduğunu, nasıl ulaşılacağını söylemeden yanlışları sayıp dökmek aydına yakışan tavır değildir. 
Aydın tek başına kendi yerinde durmaz ise, ya muhalefete ya iktidara yanaşma ihtiyacı duyarsa o, artık aydın değildir. Aydının yeri araftır.

Xxxx

İnsanlar yanlışlarının varlığından kendileri haberdar olsalar bile, o yanlışların bir başka ağızdan duyulmasından hoşlanmazlar.Bu yüzden aydının işi zordur. Kırmadan-dökmeden tenkit edebilmek, eleştirebilmek çok marifet ister. Ben bu marifetin sahibi değilim. Eleştirmekte, yanlışı gördüğümde öfkeliyim. Öfkem o yanlışa. Ama kişi öfkemin kendisine olduğunu sanıyor. Hayır efendim. Hiç kimseye ölesiye dost, ölesiye düşman değilim. Daha doğrusu düşmanlığım yanlışadır. Kişiye değil.
Ama insanlar böyle telakki etmiyorlar. Bir insanın bir hatasını, yanlışını söylediğinizde, ‘o benim aleyhimdedir, düşmanımdır’ hükmü veriliyor. Hayır efendim, aydın insan kimsenin düşmanı-dostu değildir. Aydın insan hakikatin dostudur ve yanlışın hatanın düşmanıdır.
Herkes şunu iyi bilmeli. Eleştirdiğim insanlar aslında değer verdiğim insanlardır. Bir insanı eleştirmiyorsam, o insan benim için bir anlam taşımıyor demektir.

Xxxx

Aydın duruşunu anlamamız gere. Aydın kimsenin yanında değildir. Karşısında da değildir. Aydın tek başına kendi yerinde durmak zorundadır. Aydının yeri kimsenin yanı değil, araftrı.

<