METİN ALTINÇEKİÇ

METİN ALTINÇEKİÇ

AŞK VARMI? YOKMU?

Değerli okurlarım; Bu hafta sizlere “AŞK” üzerine biraz karalama yapmaya gayret edeceğim.
Edeceğim çünkü ben dahil, x,y,z kuşaklarının zannediyorum ortak sorunu bu olsa gerek. Şimdi bazı
filozoflar, düşünürler, yazarlar aşk için ne diyor? Onlara bakalım öncelikle, mesela Aristo Tales,
"Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur"
der. François Bacon, "Büyük insanlarda, liyakat sahibi olanların kendilerini budalaca aşka kaptırdıkları
görülmez. Büyük ruhlar ve büyük işler aşkla uzlaşmaz" der. Augustinus, "Sevgi ruhun güzelliğidir."
der. La Cordaire, "Aşk her şeyin başlangıcı, ortası ve sonudur" der. Bulor, "Aşk cennetin dilinden bize
kalan tek andır"  der.
Sevgili okurlar, anladığınız üzere aşkı öven de var, neredeyse söven de var. Bu düşünürlerin,
toplumun belli kesimlerini lanse ettiğini unutmamak gerekir. Peki, güncel yaşama bakarsak, aşk diye
bir şey var mı? Yoksa yok mu? Mesela aşk, diye adlandırdığımız içimizdeki o tuhaf ve tertemiz
duygular elde edilemediğin de mi oluyor? Yani ulaşılamayan mı daha kıymetli? Yoksa ulaşıldıktan
sona devam ediyor mu? Ya da o duygular git gide kayboluyor mu? Kaybolabiliyorsa bunun adına aşk
denir mi? Sorular çok karmaşık değil mi? Aşk bence biraz karmaşadan ibaret. Ama yalnızlıkta
tabiatımıza aykırı, fıtratımızın gereği insan kimyası karşı tarafla bir ısınma içerisine girmektedir.
Doğa, eşini bul onunla yuva kur ve çocuk yap der. Ancak sizin aldığınız keyifle, zevkle,
mutlulukla asla ilgilenmez. Onun arzu ettiği tek bir şey vardır, oda sadece nesillerin devamıdır.
Öncelikle bu meselenin tamamen bir doğa olayı olduğunu görmemiz gerekir. Sonrasında bu doğa
meselesinde, benim dikkatimi çeken ilişkilerin ilk seneki gibi olamayışı, yani 18 yıllık evli ile 8 aylık yeni
gelinin duygu yükü maalesef aynı olmuyor. İstisnaları tenzih ederim ama genel olarak bu şekilde,
aldatmalar ya da sıkılmalar ve birçok şey kişilerde görülebiliyor yada gözü dışarı bakmasa da o yoğun
duygunun yerini alışkanlık denilen o mesele alıveriyor. Dolayısı ile sanki AŞK diye tabir edebileceğimiz
duygu, pekte sonsuz gibi durmuyor. Sanki gelip geçici bir heves misali, bir süre sonra kaybolacak bir
duygu gibi karşımıza çıkıyor.
Ancak şuana kadar biz meseleye, en ılımlı açıdan baktık aşk yaşandı ve bitti dedik. Aşk acıları
denilen meseleler vardır, birde toplum nezdinde çok istersen, çok seversen olmaz diye saçma bir
inanış vardır. Neden kendini öyle şartlar insan? Aşk; rüzgâr gibi, soğuk hava gibi görünmeyen ama
temmuz sıcağı gibi hissedilebilen tuhaf bir şeydir. Hem derinlemesine çok acı verebilir, bir o kadar da
insanı deli gibi mutlu edebilir.
Bu anlattıklarım nasıl ki, yaşanabilen vakalar ama hiç anlatmak istemediğim daha kötü bir
yozlaşma da söz konusu, işte o yozlaşma tamamen duygusuzluk hastalığı yani, insan sevmeden
çıkarcılık içinde seviyormuş gibi yapmak. Para, mal, mülk için karşı tarafla görüşme ya da itibar ve
gücü arzu ederek karşı taraf ile görüşme durumları söz konusudur. Bir başka hadise de tamamen
cinsellik üzerine, kurulan ilişki modelleridir. Oda doğanın bir gereğidir belki ama içinde aşk sevgi
barındırmaz, çünkü tek amacı tatmin üzerine kuruludur. Dolayısı ile bu son paragraftan önceki
kısımlarda gözle görülemeyen ama buram buram hissedilebilinir olan aşk bu noktada yok noktasına
geliyor.
İslam perspektifinden meseleye bakarsak, aşk sadece sonsuz olan bir şeye duyulabilir. Mesela
cenabı hakka duyulan, Allah(c.c.)’a duyulan iman-ı aşk itikadı gibi. Namaz da hissedilen Aşk, Kuran
dinlerken hissedilen Aşk, Allah(c.c.) Zikri yapılırken hissedilen Aşk. Gerçek aşk budur ve geri kalan her
şey geçici ve dünyalık olarak değerlendirilmektedir. Tabi ki İslam ahlakı eşler ve eşlerin birbirlerine
karşı olan tutumlarını derinlemesine anlatmıştır. Ama eşlerin ve onlardan olma nesillerin de sadece
bir sınav için bu dünya da olduğu vurgusunu da yapılmıştır.
Değerli okurlar, AŞK var mı sorusunun net cevabına gelirsek. EVET BENCE VAR! Bencillik
yapmam gerekirse, kendim için istediğim ama bir türlü rast gelemediğim hazin bir mesele. Peki neden
biz aşksızlar aradıkları aşkları bulamıyorlar? Bu sorunun cevabından da, bir köşe yazısı daha çıkar ama
kısacası, bir şey iyi iken, bir şeyler kafanıza yatmayabiliyor. Dolayısı ile hiçbir zaman aşk budur
demedim. Ama inşallah, ben dâhil Mevla bu yazımı okuyan herkesin gönlüne göre versin diyorum.
Gelecek hafta ki yazıma kadar, aşk ile kalın, esen kalın, hoşça kalın.

<