ALOOO, TATİLİNİZ Mİ GELDİ?
Antalya-Kaş yolundan gelirken “Adrasan Sapağı”ndan sapıyorsun. Önce Adrasan’ın merkezine (Eski Çavuşköy) geliyorsun.
Tabelaları takip ediyorsun. Yer yer sereların ve meyve bahçelerinin arasından, yer yer orman kıyısından geçen enfes manzaralı yol seni 10 bilemedin 15 dakikada sahile ulaştırıyor.
Yol boyunca gördüğün eski yeni evler, bahçelere renk katan meyve ağaçları, çitler üzerinde asılı domatesler, biberler. Karaya çekilmiş tekneler, sana Adrasan’ın nasıl bir yer olduğunu anlatıyor.
Aslında üç yukarıdaki pragrafta Nadir Elçi Adrasan’ın fotoğrafını çekiyor ve önümüze koyuyor…
Isınınca havalar, yaz kokusu sarınca çevremizi tatil düştü aklıma. Ve dahi Nadir’in (Elçi) “Mekanlarım”ı elime geçince de dayanamadım, Adrasan’dan başladım…
Ve sevgili Nadir Adrasan’ın sol sahilini nasıl da ballandırıyor:
Sen öyle her yerde “cup” denize dalanlardan değilsin. “Keyfine göre midir” değil midir diye ilk iş 2 kilometrelik sahil boyunca bir keşif turuna çıkıyorsun. De ki sol sahilden başlıyorsun. En sona gidip Sazak Yolu’nun başlangıcına çıkıyorsun. Musa Dağı’nı arkana alıp, kuşbakışı karşı sahile bakıyorsun. Manzaranın güzelliği ile adeta sarhoş oluyorsun…
Ben gibi siz de iri çakıllı denizi seviyorsan, hemen sahile iniyorsun. Kendini kaldırıp suya atıyorsun. Denizin dibindeki çakılları sayabildiğine neden şaşırıyorsun? Sen, hani tuzlu olmasa, içilecek kadar temiz bir suda yüzüyorsun…
Nadir’in (Elçi) kitabından bukadarcık bi alıntı bile tatilinizi depreştirmiştir… Eğer niyetiniz Akdeniz ise bu rehber kitabı yanınıza almadan yola çıkmayın. Keyifle okuyun keyifle tatil yapın ve önce Nadir’e sonra da bana teşekkür edeceğiniz kesindir…
Tebessüm yok mu diyeceksiniz!...
Olmaz mı:
Müzik üstatlarından Meyarbeer, Paris’te ölüyor. Aradan birkaç hafta geçince o sıralarda Paris’te yaşamakta olan Rossini’nin kapısı çalınıyor. Gelen genç adam, Mayarbeer’in yeğeni olduğunu ve amcası için bir cenaze marşı bestelediğini bildiriyor. Üstat Rossini’nin dinlemesini rica ediyor. Piyanoya geçerek marşı çalıyor. Pervasız Rossini, düşüncesini şöyle belirtiyor:
“Sevgili dostum, bu işte bir terslik olmuş… Eğer siz ölseydiniz de amcanız bir cenaze marşı besteleseydi, çok aha iyi olacaktı…”
Bu haftalık da bu kadar olsun… Nadir Elçi’nin kitabının tadı damağınızda kaldıysa devam ederiz efendim…
Sağlıklar…