Akif-Fikret kavgası
1867 doğumlu Tevfik Fikret ile 1873 doğumlu iki şairimiz var. Daha yaşlı olanı Tevfik Fikret ve daha genç olanı Mehmet Akif. İki ayrı siyasi tercihte bulunmuşlar ve siyasi görüşlerinin farklılığı yüzünden kavga etmişler ve bu basında yer almıştır. Akif İslam’ın müdafaasını yaparken Tevfik Fikret biraz Türkçü, biraz Batıcı daha çok da maneviyat düşmanlığında ısrar etmiştir. O ikisi matbuatta birisi Sebilürreşad’ta öteki Serveti Fünun yazarıdır.
Sonradan bu iki kalem ve mısra sahipleri iki ayrı siyasi tercihin mensupları tarafından tetikçi olarak kullanılmışlardır.
Xxxx
Sabiha Sertel bir zaman sonra Akif ile Fikret’i karşılaştırdığı, mukayse ettiği yazısında Fikret’i bir yüksek dağ olarak, Akif’i de onun etğinde bir medrese olarak tasvir etmiştir.
Sabiha Sertel ile Yeni Sabah gazetesi mahkemelik olmuşlardır. Sertel bu davaya konu olan yazısında Akif’i Babanzade Ahmet Naim’i ve Doktor Rıza Tevfik’i Asyacı, gerici, Medreseci olarak suçlamış ve onların karşısına Fikret’i çıkararak onu da Türkçülüğün, Batıcılığın üstadı olarak ifade etmiş ama bu arada Yeni Sabah gazetesini de bu akıma dahil göstererek, gazeteyi de Mustafa Kemal devrimlerine karşı olmakla itham etmiştir. Bu yüzden Yeni Sabah gazetesi Sabiha Sertel’e dava açmıştır.
Sabiha Sertel müdafaasında Tevfik Fikret’in değil, Akif ve arkadaşlarının inkılaplara karşı olması olduğunu beyan ederek, ‘Ben irticanın hedefindeyim. Bana karşı olanlar Mehmet Akif, Ahmet Naim, Rıza Tevfik ve Yenisabah gazetesidir’ demiş.
Xxxx
Mehmet Akif-Tevfik Fikret kavgası kitap olarak basılmış ve yayınlanmıştır. O insanların hemen hepsi Osmanlı’nın yıkılış döneminde yaşadıkları için ailelerinden mutlaka savaşta, cephelerde şehit vermilerdir. Hepsinin yüreği yanık, gönülleri kırıktır. O dönemin şair ve yazarlarına bakınız, hemen hepsi öksüz, yada yetim büyümüşlerdir. Düzgün, her ferdi olan ailelerde yaşamamıştır hiç biri. Her biri eksiği olan ailelerin fertleridirler.
Ama hepsinin ideali, gayesi, hedefi vardır. Hiç biri para-pul, mal-mülk, makam-mevki peşinde değildir. Hepsi de çok cesur insanlardır. Gözlerini budaktan, sözlerini dudaktan esirgemeyen kişilerdir. Müslümanı, dindarı, ırkçısı, Türkçüsü, Batıcısı, masonu, dinsizi her türlüsü aynı nitelikteki insanlardır. Siyasi görüşleri dışında hemen her imkeanları aynıdır. Amaçları tektir. Geri kalmışlığı izale etmek, kalkınmak, insanca, insan gibi yaşamak için yapılması gerekenleri yapmak.
Xxxx
İtithatçısı, İtilafçısı, siyasi hayatta üç tarzda yer alanlar canla-başla çalışıyor ve kafa patlatıyorlar. Nasıl geri kalmışlığı üzerimizden atarız diye. Önceleri geri kalmışlığı ortadan kaldırmanın ve Osmanlı devletinin bekasının çareleri aranmış, Osmanlı’nın çöküşünün ve tarihte yer almasının kaçınılmaz olduğu anlaşıldığında da yeni bir var oluşun şartları aranmış. Aynı siyasi öbekler bu defa yeniden beka bulmak için çareler teklif etmişler ama yine her bir öbek başka yolları çare olarak görmüşlerdir.
Çok sık iktidar değişmiş, iktidarla birlikte siyasi tercihler hakim olmuş ama sonuçtan kaçılamamıştır. İşin kötü tarafı her siyasi tercih iktidara geldiğinde öncekileri hain ilan ederek cezalandırmış, hapislere doldurmuş, sürgünlere göndermiş ve eski tamamen tasfiye edilmiştir. Yazık ki ülkemizde bu gelenek sürmektedir. Toptan imha hareketlerinden asla vaz geçilmemektedir.
Xxxx
Bütün bu siyasi öbeklerin yanı sıra devletin içinde de ortlamanın dışına çıkılarak, neler yapılabilir diye düşünülmüş, kimi insanlara kimi görevler verilmiş, Fıransa ile olan yakınaşma yerini Almanya ile olanına bırakmış, askeri alanda, ilim dünyasında Almanlar hemen her alanda hakim olmuşlar ve Türkiye’yi yönetmekte ortak olmuşlardır. Enver paşa’nın MAH’ı böyle bir çalışmadır. MAH’da ittihatçı olsun olmasın, her siyasi görüşün ve imanın sahibi görev almış ve Osmanlı kurtarılmaya çalışılmıştır. İttihat Terakki ayrı bir devlet purojesidir. Masonlar tarafından kullanılmıştır. Teşkilat ı Mahsusa İttihat Terakki’nin organıdır.
Bütün görüş sahiplerinin görüşleri denenmiş, İttihat Terakki ile birlikte Teşkilat ı Mahsusa da tarihe karışmış, İttihat terakki içinde verilen her görevi başarıyla yerine getirmiş ama yönetimde rol almamış olan Mustafa Kemal ile bir başka puroje uygulama alanına konulmuş ve şükürler olsun ki o başarıya ulaşmış ve Batılıların açık-gizli bir yığın şartı kabul edilerek Cumhuriyet kurulabilmiştir.
Xxxx
Meseleye bütüncül bakmayan insanlar, eski alışkanlıklarını devam ettiriyorlar. Dar siyasi öbek kalıplarıyla kavgalarını sürdürüyorlar. Bazı yazar ve şairleri tetik düşürmekte kullanıyorlar. Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Abdurrahim Karakoç dindar kesimin kullandığı, tetik düşürmekte alet ettiği isimlerdir. Tevfik Fikret ve Nazım Hikmet de imanla, dinle, maneviyatla arası iyi olmayan insanların tetik düşürmekte kullandığı isimler olmaya devam etmektedir.
Kimse şiiri şiir olduğu için okumuyor. Bir yerlere, hedeflere atış yapmak için o uygun gördükleri şairlerim mısralarını, cümlelerini bir mermi olarak göndermektedir.
Günümüzde de revaçta olan şairler ve musikişinaslar bir siyasi görüşün tetik düşürmekte kullandığı isim olmaktan öteye bir anlam ifade etmemektedir.
Xxxx
Arif Nihat Asya, Dilaver Cebeci, Tevfik Fikret, Nazım Hikmet,ve daha çağdaş tanınmış sol ve sağda yer alan isimler iktidarda olan görüş mensuplarınca alabildiğine kullanılmaktadır.
Kimsenin hakiki şiir derdi yoktur.
Tek fark şu: Osmanlının tarihe gömüldüğü günlerde insanların her biri hangi inançta ve siyasi görüşte olursa olsun dünyevi çıkar peşinde değillerdi. Bugün Allah’a inanmayanından iman ve ahlak adamı timsali kişilere varıncaya kadar, hemen hepsi dünyevi imkean ve ikbal peşinde.