AB-Türkiye ilişkisinden asla vazgeçilmemeli.. ( 2 )
Marmara Grubu Vakfı ve Türk Milleti olarak bizler Avrupa Birliği projesini çağın barış projesi olarak değerlendirmekteyiz. Nobel Barış Ödülü’nün Avrupa Birliği’ne verilmesini önemsiyoruz. Aslında Avrupa Birliği kurumsal olarak belki de insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. Avrupa Birliği kurumu asırlarca birbirleriyle savaşmış olan İngilizlerle Fransızların, Almanlarla İtalyanların, Hollandalılarla Belçikalıların huzur içerisinde birlikte yaşamalarına fırsat yaratmış, önemli bir barış projesidir. Ama bütün bu başarısına rağmen, Avrupa Birliği kıtasal bir projedir. İşte Türkiye’nin üyeliği kıtasal değeri küreselleştirecek, Avrupa Birliği’ni de küresel bir barış projesi haline getirecek bir süreç oluşturacaktır.
Önemle belirtmek isterim ki, Türkiye sahip olduğu eşsiz stratejik konumu, bölgesinde ve dünyada izlediği başarılı proaktif dış politikası ile Avrupa Birliği’nin gerçekleştirmiş olduğu kıtasal barış projesini küresel hale getirme konusunda iddialıdır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olması durumunda Avrupa Birliği küresel barış noktasında başarılı bir örnek kuruluş olacaktır.
Avrupa devletlerinin birbirlerine entegre olarak kurdukları bu beraberlik, 2. Dünya Savaşı ertesinde geliştirilen uzun vadeli stratejik bir vizyonun ifadesidir. Halen yaşanmakta olan ekonomik kriz, bu temel stratejik barış projesinin giderek daha fazla önem kazanacağını ortaya koyuyor. Bu çerçevede dünyada önemli bir aktör olmaya devam eden Avrupa Birliği’nin Türkiye ile ilişkilerini de aynı şekilde stratejik bir bakış ışığında ele alması gerektiğine inanıyoruz. Birliğin genişleme sürecinin devam ettirilmesi suretiyle barış, huzur ve refahın daha geniş bir coğrafyaya yayılmasının sağlanmasını diliyoruz. Türkiye, Avrupa Birliği’nin amacına ve başarısına inandığı için üyelik hedefinden vazgeçmedi. Müzakere sürecinde siyasi saiklerden kaynaklanan tıkanıklığın bir fayda getirmediğini, üyeliğimizin her iki tarafın yararına olduğunun bilinmesi gerektiğini Marmara Grubu Vakfı olarak uluslararası her platformda dile getirmekteyiz.
Bu çifte standart sonucu bizlere uygulanan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin akıl almaz dayatmalarıyla açılmayan fasıllar gerçekte yarın Avrupa Birliği’nin tarihinde yanıltıcı paradokslar olarak anılacaktır. Mali kaynakları, büyüme hızı, istikrarlı devlet yapısı ile Türkiye’nin önünü kesmeğe çalışanların oyunlarını, tertiplerini bozma yolunda ortaya konulan performans her türlü takdirin ve özverinin üzerindedir. Bunu bir kadirbilirlilik olarak belirtmek isterim.
- Türkiye her alanda büyük başarılara imza attı. Eninde sonunda da AB’ye girileceğine inanıyorum. Bu bir rüzgar meselesidir.AB’nin yarın Türkiye’ye ihtiyacı olmayacağını kim garanti edebilir?
Öte yandan önemle belirtmeliyim ki; AB ile müzakere sürecinde sivil toplum örgütlerine büyük görev düşmektedir. Türkiye’nin, Cumhuriyet’in 100. Kuruluş yıldönümü olan 2023’de AB’ye tam üye olarak Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayacağına inanıyorum. 2023’ün sorumluluğuna, önümüze makro hedefler koyarak, geniş vizyonlu düşünerek, şimdiden hazırlanmalıyız.
Bizim ortak değerlerimiz var. Bu ortak değerler Atatürk’ün bize çizdiği yol haritasıyla şekillenmektedir. Bu yol haritası çağdaş uygarlık düzeyi, cumhuriyet, laiklik ve hukuk devleti ile perçinlenerek; demokrasi, insan hakları, ülke bütünlüğümüz, bayrağımız, dilimiz ve dinimizle taçlanmaktadır.
Üyeliğimiz gerçekleştiğinde, bizimle birlikte nefes alacak Avrupa, sosyo-kültürel alanda yeni bir Rönesans yaşayacak; demokrasi, insan hakları, çoğulculuk, laiklik ve liberal ekonomiyle birlikte sayısız çağdaş değer Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya barış içinde yayılacaktır. Türkiye’nin 2023 misyonu geleceğin bir barış ve istikrar ortamı olarak cumhuriyet ışıklarının karanlıkları aydınlatmasıdır.
Bu aydınlanma da idealist, bilgili, tecrübeli, güçlü, iyi yetişmiş genç insanlarımızın elinde şekillenecektir. Bu arada Cumhuriyetimizin 100. Yılına güçlü girebilmemiz için eğitimi de pekiştirmek zorundayız. Çevre bilincini yaymamız, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele etmemiz; aile planlaması, göçün önlenmesi ve üretim seferberliğiyle işsizliği yenmemiz gerekiyor. Türkiye son on yılda yakaladığı siyasi ve ekonomik istikrarı sürdürürse hedeflerini tutturacaktır.
2023’ün yol haritasını çizerken; yarınlarımızın teminatı olan gençlerimizi eğitmek, memleketimize hizmet etmiş emekliliğe erişmişlerimizi yaşatmak ve hasta vatandaşlarımıza bakmak sorumluluğuyla birlikte refah ve zenginliği bölüşmeği hedeflemeliyiz. Zira Cumhuriyetimizin 100. yılında daha ileri, daha uygar yarınlar hedefimiz olmalıdır.