6.KOĞUŞ
“…Düşünme ve hissetme yeteneğini çoktan kaybetmiş hareketsiz, boğazına düşkün ,pis bir yaratıktı bu (…) Adamın arkasını toplayan Nikita onu çok fena dövüyor, döverken de yumruklarını hiç esirgemiyordu. Burada korkunç olan şey onun dövülmesi değil-buna alışmak mümkündü-, bu aptal hayvanın dayak yerken sesini çıkarmaması ,karşılık vermemesi, gözünü bile kırpmaması, sadece ağır bir fıçı gibi sağa sola sallanmasıydı.” (Sayfa:12)
Anton Çehov, 6.Koğuş adlı eserinde Rusya’da bir kasabadaki bir tımarhaneyi, bu tımarhanedeki bir takım insanları ve olayları anlatıyor.
Kapak kitabın kapısı demektir. Ya girersin ya da girmezsin.
T.İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan kitabın kapağını pek beğendim.
Kapıdan içeri girdiğimde yukarıdaki paragrafla karşılaştım. Odada yeşilimsi, küf tutmuş bakımsız bir duvarın köşesine atılmış bir karyola, karyolada yüzü duvara dönük, dizlerini karnına çekmiş bir adam gördüm. Adam soğuk odada yorgansız, nevresimsiz , dayaktan duyarsız yatmaktaydı.
Döşemeler buz kesmiş, karyolanın demirleri, hapishane demirleri kadar soğuktu.
Hastanın yüzünü döndüğü duvar a belli belirsiz bir adamın gölgesi düşmüştü. Bu gölge tertip ve düzeni sağlamakla görevli eski asker yaşlı bekçi Nikita’ya aitti.
Dayaksız bir sistemde düzenin sağlanamayacağına inanan kıt görüşlü, heybetli bir duruşa ve kocaman yumruklara sahip Nikita’ya göre , düzen her şeyden önemli olup , düzeni sağlamak için ise dayak gereklidir
Çehov , hastane, tımarhane, hapishane benzetmeleriyle baskıcı Çar rejiminin eleştirmektedir. “Doktor Andrey Yefimiç hastaneyi inceledikten sonra buranın ahlaksız bir kurum olduğunu, insan sağlığı için yüksek derecede tehlike arz ettiği sonucuna vardı. Doktorun düşüncesine göre yapılacak en mantıklı şey hastaları salıvermek, hastaneyi kapatmaktı.” Doktor bunu bir başına yapamayacağını, ayrıca bunu yapmanın kimseye fayda sağlanamayacağını düşünmektedir. “Pisliğin kendiliğinden yok olmasını beklemek gerekir (…) çünkü bunlar gübrenin kara toprağa dönüşmesi gibi zamanla faydalı bir şeye dönüşür (…)Hastanede dönen bütün işler yirmi yıl önceki gibi hırsızlık, ağız dalaşı, dedikodu, adam kayırma ve kaba bir şarlatanlık üzerine kuruluydu.”
Hikaye, bize nemelazımcı doktorun, süreçte hastasıyla adım adım aynı kaderi paylaştığını, sistemin kurbanı olduğunu haber vermektedir.
Sistemler, tarihin her döneminde üç aşağı beş yukarı aynıdır. Baskıya karşı nemelazımcılık, adaletsizliğe karşı duyarsızlık, güce tapınma ,hırsızlık ,yolsuzluk adam kayırma bugün de var.
Kitapçı vitrininde, kitabın kapağındaki adam yüzünü duvara dönerek bizlere insanın evrensel acısını, umutsuzluğunu, engellenmişliğini, çaresizliğini seslendiriyor…
Kapak beni ayarttı. “6.Koğuş”un kapısından girdim içeri . Bakalım çıkabilecek miyim?