CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

SANAYİ DEVRİMİ ve HAMİLE KADIN

Sevgili dostlar, 18. – 19. Yüzyıllarda Birleşik Krallık’ta ( Manchester ) insan hayatını kolaylaştıran ve bilim-teknolojinin ilk basamaklarını oluşturan sanayi devriminin başlayarak, daha sonra Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya’ya da sıçramış olması, bunu başarabilen ülkelere kalkınmanın ve zenginleşmenin yolunu da açmış oldu. 

Buhar makinası ile başlayan ve günümüzde atomun parçalanması, uzaya gönderilen araçların yapımına kadar geçen süre, bunu başarabilen ülkelerin her yeni buluşlarını kendi işlerine geldiği gibi diğer ülkelere satıp zengin olmasıyla geçtiği gibi, aynı zamanda başka ülkelerin gelişip ilerlemesini de açık ya da kapalı kasıtlı olarak engellemekle geçti.

Bizim bilmediğimiz ama sanayi ve teknoloji casuslarının dünya üzerinde cirit atması bundandır… 

Uygulanan taktikler sonucunda öyle ki, insanın yaşamasında olmasa da olur diyebileceğimiz sanayi ürünlerinin fiyatları, insan hayatının kesin gereksinimi olan tarımsal ürünlerin önüne geçti !..

Yani yapılan bu teknoloji ürünleri çok pahalı fiyatlarla satıldığı halde, hayati gereksinimi olan çok değerli tarım ürünleri, bunları yetiştiren geri kalmış ülkelerin kalkınmasına meydan vermeyecek şekilde çok ucuza alınır oldu !.. 

Değerli okurlar, bu süreç insan tahammül ve sabır sınırlarının ötesinde yaklaşık ikiyüz yıldan beri sürmektedir..

Yani halen her türlü hijyenden uzak olarak barakalarda, teneke evlerde ve toprak zemin üzerinde çadır kurarak yaşayan, yiyecek bulamayan, çocukları okula gidemeyen Uzakdoğu’da pek çok ülke, Afganlılar, Pakistanlılar, Bangladeşliler, Myanmarlılarla birlikte, Afrika’nın da hemen tamamı 4-5 nesilden beri bu durumu göğüsleyerek çaresizlikle gelişmiş ülkelerin lüksünü, refahını  seyretmek zorunda kaldılar…

İktisat biliminin temelini insan istek ve arzularının sınırsızlığı oluştururken elbette bu seyretmenin bir sonu olacaktı… 

Ve oldu !..

Gün geçmiyor ki, geri kalmış ülke insanlarının, uzaklarda olsa dahi gelişmiş ve refah içindeki ülkelerin sınırlarını ve kapılarını zorladıklarını duymayalım.

Yalnızca kapıların, sınırların zorlanmasıyla kalsa yine iyi, ancak zor şartlar altında günlerce süren yolculukların dramlara, felaketlere yol açması sıradan haberler olarak bültenlerde yer alır oldu.

Daha birkaç yıl önce suda boğulan cesedi sahile vuran Aylan bebek orada dururken, içinde bulunduğu hayat şartlarına isyan ederek, daha iyi bir hayata kavuşmak umuduyla yola çıkan Afganistanlı hamile bir annenin Ege Denizi’nde boğularak karnındaki bebeğiyle birlikte ölmesi hafızalardan hemen silinen sıradan bir bülten olarak duyuldu geçti !..  

Onun da heveslerinin, umutlarının, hiç olmazsa karnındaki bebeğine güzel bir gelecek hazırlamak düşüncesinin öyle pek de önem taşımadığı bir dünyada, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da ilgili uluslararası kuruluşların etkin ve kesin çareler bulamayacağı görüntüsü tedirginlik ve endişeleri çoğaltıyor…

Annenin geçmişinde yaşadığı zorlukların, acıların bu şekilde son bulması ise vicdanları kanatıyor ...

Bugüne kadar yaşayamadığı hayatıyla, yaşadığı acılar, yiyeceği içeceği her ne varsa gitmek istediği ülkedeki insanlara kalsın…

Karnavallarda, çılgın eğlencelerde kahkahalar atsın…

O, doğmamış bebeğiyle toprağın altında yatsın…

Bu dünya yansın !..

Esen kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
CEVDET TÜTÜNCÜ Arşivi

ÜLKEM

27 Aralık 2023 Çarşamba 09:22