Orhan Karaveliden Bir Kitap Daha…
Kitabın ilk bölümünde "Er Hasköylü Tevfik"in Güncesi"ni buluyoruz. Çok çarpıcı bir günce. Yıllarca hiçbir araştırmacı yazarın ulaşamadığı böyle bir günceyi, Orhan Karaveli Hocamız nasıl bulur, pes doğrusu. Türk tarihinin en zorlu günlerinde, bu notları tutabilen Hasköylü Tevfik"e de bravo.
Çanakkale"de kan dökerek, can vererek ulusumuza özgürlük yolunun kapısını aralayan şehitlerimize, gazilerimize ve Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal"e neler borçlu olduğumuzu, yani Çanakkale Zaferi"ni yüksek ruhunu bu bölümde bir kez daha anlıyoruz.
Ya Mustafa Kemal"in Corinne Hanım"a yazdığı mektuplar…
Corinne Hanım"a yazılan bu mektuplarda, Mustafa Kemal"in asaletini, nezaketini, kadın-erkek ilişkilerinde samimi olarak gelişen bir dostluğun, ciddiyetini algılıyor ve her şeyden öte; o yıllarda bile, ülkesinin geleceği için, çağdaşlık fikrinin zihninde nasıl oluştuğunu görebiliyoruz.
Bir başkası…
Savaş ve yağma çığırtkanı İngiliz Şair Rupert Brooke.
İnanın, ben bu ismi ilk kez duyuyorum.
Biz de kendimizi, okur-yazar sanıyorduk. Değerli Hocamız Orhan Karaveli yüzünden zaten yazarlığımız kalmamıştı, şimdi de okurluğumuz sona erdi.
Bu yakışıklı şair Rubert Brooke"nin, Karaveli Hoca"mın kitabından aldığım şu dizelerini okuyun. Sonra devam edelim.
“Tanrım ... İnanılmayacak kadar güzel bir şey bu.
Kaderimizin bize böylesine yardımcı olacağını düşünemezdim bile ...
Demek, Galata Kulesi 15"lik toplarımızla sarsılacak! ..
Marmara Denizi kırmızıya boyanırken Ayasofya"nın halı ve mozaikleri demek bizim olacak! ..
Demek, tarihte bir dönüm noktası yaratacağız.
Oh Tanrım!..
Hayatımda hiç böyle kusursuz bir mutluluk yaşamadım ...
Birden anladım ki ben
Çocukluğumdan beri tek arzum meğerse
Konstantinopolis"e karşı bir askeri harekete katılmakmış ...”
Bu satırlar, o dönem Londra"sının siyaset ve edebiyat çevrelerinde fırtınalar estiriyormuş.
Ve Türk düşmanı, İstanbul aşığı bu sarışın şair, 30"lu yaşlarda hastalanıp ölmüş. Galiba Kahire"de, Gize Ehramları"nı gezerken güneş çarpmasından ölmüş. Öldüğü Londra"da duyulunca, başta Churchill olmak üzere, İngilizler karalar bağlamış, mateme girmişler.
Hocam şöyle diyor; "1.500 yıllık Ayasofya"nın mozaiklerine göz diken, Cenevizlerin 600 yıllık armağanı güzelim Galata Kulesi"nin top mermileriyle sarsılmasını hayal ederek keyiflenen biri, herhalde bir şekilde çarpılmalıydı."
Kimsenin ah"ı yerde kalmıyor. Anlayana…
Ve kitabın tarihsel bir belge niteliğinden ki bölümü.
18 Mart 1918 tarihinde Yeni Mecmua"nın özel sayısında Ruşen Eşref’in Mustafa Kemal ile yaptığı röportajıdır.
Şimdi gazetelerdeki bazı köşe yazarları, televizyonlardaki havalı bazı konuşmacılar, "bu kimdir" diye sorabilir. Söyleyeyim. Ruşen Eşref, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu, gazeteci-yazar, öğretmen, büyükelçi, devlet adamıdır. Milli Mücadele de Atatürk"ün yanına ilk gidenlerdendir. Adam gibi adam olduğunu anlamak için, röportajında ki, teşbih sanatına bakın. Anlayın.
"…..Mustafa Kemal Paşa"nın yüzü Rembrandt"ın fırçasından çıkmış bir portreyi andırıyordu. Genç bir simada bu kadar engin bir anlam gördüğümü anımsamıyordum. Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında kararlılık, Tanrı"ya boyun eğme ve alçakgönüllülük…Vakar ve yumuşaklık… Sertlik ve zeka… Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz."
Pek az bilinen bu röportajı, bir gazetecilik olayı dışında, genç kuşaklarca bilinmesi ve Mustafa Kemal"in asker kişiliğiyle geleceğe yönelik düşüncelerini yansıtması açısından dikkatle okunmasını da, yazarımız Karaveli satırlarında öneriyor.
"Çanakkale Olmasaydı… O Olmasaydı…" Yüz yıla dayanmış bir geçmişi, o günlerdeki olaylarla, adeta bugünmüş canlılığıyla, çağlayanlar, şelaleler gibi akan üslubuyla, her cümlede, her paragrafta bize aktaran Hocama, diyorum ki; "Ya Orhan Karaveli olmasaydı, biz bu bilgileri nasıl, nereden öğrenecektik…”