M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

KELİMELERİN GÜCÜ AŞKINA- 4

Biz bu rahmeti nakşedip “güzel”liği yaymaya çalıştıkça da kendi çirkinliğimizi fark edecek, böylece de kendi güzelliğimizin sarhoşu olmaktan vazgeçeceğiz. 

Çirkinliğimizi fark etmek bizi güzelleşmenin yollarını aramaya sevk edecek; sahiplik arzumuz sorumluluk ihmâline dönüşmeyecek.

İçimiz ve dışımız arasındaki muazzam irtibat ve ahenge yeniden kavuşacağız. Nazarımızı “ortak güzelimiz” olan ülkemize çevirdikçe dışımızda olan biteni net görebilme kabiliyetimiz artacak. Onardığımız her değerimizle birlikte irfânımız dirilecek, izânımız şahlanacak, insafımız yeniden aramıza dönecek.

Perde inen gözlerimizle sadece kendimizi değil zengin mâzimizi, istikbâlimizi, son bir umutla bize dikilen mazlum gözleri, bizim kim olduğumuzu hatırlamamız niyâzı ile göğe açılan elleri göreceğiz. Kim neyi beklerse beklesin, neyi isterse istesin, kim hangi dertle kıvranırsa kıvransın bizim umudumuz, duamız, böylelikle 'daha güzel, daha yaşanılır, daha eşit bir dünya' inşa etmek olacak.

Bu yüzden de onun hatırı, öbürünün sözü, diğerinin tehdidi, berikinin ırkı, filanın hayâli, falanın planı için değil; ülkemizin yarınları için, yaşanabilir bir dünya için “buradayız” diyeceğiz.

Yine annelik makamının bilinci içinde kabul edeceğiz ki; sadece başörtülüsü, sakallısı, cübbelisi, namazlısı, ağzı dualısı evlat değildir. Mini eteklisi de evlattır, ayyaşı da evlattır, berduşu da evlattır, katili de evlattır, zanisi de evlattır.

Çünkü Hz. Âdem; hem Kabil’in babasıdır hem de Habil’in. 

“Hayır Kabil katildir o benim evladım değil” diyebilir mi? Demez, diyemez! 

İşte bu yüzden biz de diyemeyiz, dememeliyiz!

Zira inandığımızı iddia ettiğimiz kutsallar; hatalı, eksik, yanlış, sapmış, şaşırmış kişiler için onlara “düşman ol, yok et, ötekileştir, dışla” demez. Bu kutsalların temelinde yok etmek yoktur, yaşatmak vardır. 

Bu yüzden de “onların yaptıkları yanlıştır, o yanlışlara düşman ol ve hatası, yanlışı ne olursa olsun onu şefkatle kucakla, hâl diliyle doğruyu göster, umulur ki doğruyu bulur” diye fısıldar.

İlahlık iddiasında bulunan “Firavun’a bile yumuşak davran” diye emreden Yaratıcının ahlâklandırdığı Alemlere rahmet olanın, Taif günü “gazap” yerine “rahmeti” tercih etmesinin de; Mekke’nin Fethi’nde onlarca yıl ona zulmedip yerinden yurdundan edenleri affedip gönülleri fethetmesinin de altında yatan sır sadece budur.

Katılırsınız katılmazsınız benim bu konudaki akidem nettir.

Bizler madem ki Alemlere rahmet olarak müjdelenen bir önderin ahlâkının varisleriyiz; tıpkı onun gibi, karşımızdakinin fikri, zikri, rengi, ırkı, ideoloji ve düşüncesi ne olursa olsun her hâlimizden sevgi pınarları akmalı, her davranışımız insanlara merhameti, kardeşliği anımsatmalı ki yaşadığımız çağa olan borcumuzu ödeyerek burada ektiğimiz bu tohumların gölgesinde ötelerde dinlenebilelim.

Farkı fark edebilme temennisiyle!

(Bitti)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi