M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

KELİMELERİN GÜCÜ AŞKINA- 1

Siyer kitaplarında geçen bir hadisedir;

Alemlere rahmet olan, henüz gelmiş bir sureyi Kâbe’nin önünde kimin okuyacağını sorar. Sahabenin “İslam’ın evi” adını koydukları “Erkam’ın Evi”nde hazır bulunanlar arasından ince bir ses yükselir:

“Ben okurum ya Rasulallah(sav)!”

Bu sesin sahibi, dev imanıyla ters orantılı cılız bir cüsseye sahip olan Abdullah b. Mes’ud(r.a.)’dur.

Soru ikinci, üçüncü kez tekrarlanır, fakat her seferinde ondan başka kimsenin eli kalkmaz. Sonunda İbn Mes’ud(r.a) çok istekli olduğu bu “ilk” için Hz. Peygamber(sav)’den izni koparır.

Ortalığın en kalabalık olduğu bir vakitte de Kâbe’ye gider ve başlar ilahi ikazları okumaya.

Rahmani nefesin açıktan okunması, Mekke’nin putperest oligarşisi üzerinde soğuk duş etkisi yapar tabi. İnsana insan kalmanın yol haritasını sunarak gerçeklere işaret eden “Kur’an okumak” gibi masum bir eylemi, “meydan okumak” olarak algılarlar. Zira ilahi hitabın muhatabını yüreğinden sarsan mucizevi etkisinden korkarlar. Çünkü okunan bu hitabın cazibesine kapılmamak elde değildir. 

Ama onlar dinlemek yerine duydukları korku ile ilahi hitabın sesini sözüm ona bastırmak için şamata çıkarır, gürültü patırtı yaparlar.

Okunan ayetlerin şokundan ilk çıkan; bölgenin ticaret hacmi en yüksek şehri olan Mekke’de, ticaret tekelini elinde bulunduran ve ilahi hitabın “Yeda Ebu Leheb” olarak andığı bir avuç seçkinden biri olan “Ebu Cehil” lakaplı Amr b. Hakem olur.

Zira okunanların etkisini çevresindeki simalarda görmüş ve telaşlanmıştır. O telaşla da İbn Mes’ud(r.a)’un üzerine yürür ve o naif bedene tekme tokat girer.

Ama İbn Mes’ud (r.a), ağzı yüzü kan revan, soluğu kesilinceye kadar ona atfedilen görevi sürdürür. Zira sözün gücünün gücün sözünden üstün olduğunu fark etmiş; Mekke’nin putperest oligarşisinin ilahi hitap karşısındaki acziyetini ayan beyan görmüş; sözün güç karşısında bu kadar etkili bir silah olduğunu yaşayarak müşahade etmiştir.

Kaynakların aktardığına göre İbn Mes’ud(r.a), daha sonra o kanlı günü anlatırken şu çarpıcı tespiti yapacaktır:

“Müşrikleri, hiç o günkü kadar acziyet içinde görmemiştim.”

Tarihin bağrından koparıp getirdiğim bu yaşanmışlık sizde nasıl bir farkındalık sağladı bilmiyorum ama bence tam da burası vahyin inşa ettiği bir şahsiyetin “acziyet” tasavvurunun alkışlanması gereken yerdir! 

Zira vahyin ayet ayet inşa ettiği bu akla göre acizlik; şiddete maruz kalmak, sopa yemek, ağzı burnu dağıtılmış olmak değildir. Tam aksine şiddet haberlerini ardı ardına okuduğumuz bu paslı iklimde “aciz kalmak”, söyleyecek sözü olmadığı için güç kullanmak; sözün gücünü gücün sözüyle bastırmaktır. Çünkü, söz aklın ürünü, güç kasın ürünüdür. Akıl sadece insanda, güç de en çok hayvandadır!

(Devam edecek) 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. RIDVAN SADIKOĞLU Arşivi