EBRU ERDEN

EBRU ERDEN

KARAMÜRSEL’DE YAŞAMAK BİR AYRICALIK VE MUTLULUKTUR

Karamürsel İzmit körfezinin incisidir, Marmara denizi içinde yer alan İzmit körfezinin kuzey batısında yer alır.

İnsanları sıcak kanlı, sevecen, aileye ve dostluklara arkadaşlıklara, insana çok önem verirler. Karamürsel’de yaşam demek, sessizlik ve sakinlik, sevgi, saygı, hoş görü demektir.

Buraya babamın 1974 senesinde Kandıra'daki görevinden emekli olduğu zaman taşındık. O günden bugüne kadar da buradan kısa süreli uzaklaşmalar dışında çok ayrılmadım.

İlk okulu ve liseyi burada okudum, o nedenledir ki bizler hala çok sıkı görüşürüz arkadaşlarımızla, sınıf arkadaşlıklarımız ilk gün ki heyecanı ve doğalığı ile sürüyor, uzaklarda olsak da birbirimizden haberimiz olur.

Benim yaş grubum çok iyi hatırlar, o dönemlerde bayramlar bir başka heyecanla kutlanırdı. Okulların folklor ekipleri bayramlarda gün boyu ve geceleri çay bahçelerinde gösteriler yaparlardı. Gençler sanki daha özgürdü o dönemlerde. Gece dışarı çıktığımızda ailemizin aklı bizde kalmazdı, zaten suç oranı hiç yok denecek kadar azdı.

Özellikle yaz gecelerini ayrı bir güzel olurdu, gündüz denize girer akşamları da arkadaşlarımızla buluşur, çay bahçelerinde eğlenir, yürüyüşler yapardık. Sahilimiz tertemizdi, kayalarla dolu olmadığından, deniz kirini sahile rahatlıkla bırakır, tüm körfez ilçelerinin kanalizasyonları denize aktığı halde müsilaj olmazdı. Hatta o dönemlerde Altınova köydü de Karamürsel'e bağlıydı orada oturan arkadaşlarımızda bizlere katılırlardı. Kimi zaman biz Eğitim Merkezine giderdik, kimi zamanda onlar bize gelirlerdi.

Her cuma askeri otobüslerle eğitim merkezinde çalışanların orada yaşayanların aileleri pazarımıza gelirlerdi. Şenlenirdi pazarlarımız, herkes birbirini yakinen tanırdı, küçük şirin kasabamızda küçük esnaflarımızdan alışveriş yapardık. Aradığımız her şeyi de bulurduk, alışveriş için büyük şehirlere ya da AVM’lere gitmezdik veya bu istek hasıl olmazdı hiçbirimizde.

Bizler paylaşmasını bilirdik, bir komşumuzun küçülenini diğer komşuya verir hiç yüksünmeden giyerdik. Önlükleri, formaları, okul kitaplarını, romanları paylaşırdık bizden sonraki sınıflarla.

Bizim zamanımızda okul aile birlikleri daha öz verili çalışırlardı, sadece kendi okullarındaki fakir öğrenciler için değil diğer okullardaki fakir ihtiyaç sahibi okulları da gözetirlerdi. Kermesler, balolar, geziler düzenleyerek topladıkları paralarla kendi çocukları neyi giyiyorlarsa aynısından alırlardı arada kıskançlık, ayrımcılık olmasın diye.

O zamanki eğitimcilerimizde bizlere kendi evlatlarıymışız gibi davranırlardı, hepimizin sorumluluğunu üstlenirlerdi. Onlara o kadar saygı ve sevgi duyardık ki, sokakta karşılaşsak önümüzü ilikler, sigara içenler mahcup olur ellerindeki sigaraları avuçlarının içine alır, elleri yansa da ses çıkartmadan beklerlerdi, sohbet süresince.

Bizler şanslı nesilleriz vesselam, her şeyin en doğalını yaşadık yedik. Hiç korkmadan gece yarılarına kadar sokaklarda da oynadık, korkmadan arkadaşlarımızın evine de izinsiz girdik çıktık, teklif bile beklemeden. Bizim zamanımızda kız erkek ayrımcılığı da yoktu. Kız ya da erkek olsak bile karşı cinse kötü gözle hiç bakılmazdı. Herkes durması gereken çizgiyi bilirdi.

Gece balığa çıkanlar konusuna komşuna da verir ya da onları kendi evlerinde balık ziyafetine de çağırırlardı. Gidenlerde elleri boş gitmez balığın yanına en iyi giden neyse onu götürürlerdi. Bu bazen bir tatlı ya da bir içkide olabilirdi, kimse kimsenin alkolüne, çayına kahvesine karışmazdı. Düşünce özgürlüğü vardı, siyasi konular tartışılırdı lakin kimse kimseye fikrini kabul ettirmek için bağırmazdı. İnsanlarımız daha sabırlıydı, hoş görülüydü.

Birisinin düğünü derneği olsa davetiye vermedi beni çağırmadı denmez herkes sanki davetliymiş gibi hediyesini alır giderdi. Cenazemi var, tüm Karamürsel cenazeye katılır, cenaze evine yemekler yapılır yollanırdı. Herkes o ailenin acısını paylaşmaya çalışırdı. Hele de aynı mahalledenseniz sırf saygıdan dolayı, eğlenceniz varsa eğlencenizi, düğününüz varsa düğününüzü ertelerdiniz. Ya da erteleyemiyorsanız hiç ses çıkarmadan, kornaları çalmadan yapardınız. ,

Karamürsel halkı her nerede olursa olsun birbirini hep kollardı, insanı az olduğundan ve herkes birbirini tanıdığından ailecek görüşüldüğünden kimse kötü düşünmezdi. Konumuz komşumuz bir hatamızı görse, sanki onun çocuğuymuşuz gibi kulağımızı çekerdi. Gıkımız çıkartamazdı, akşama da annemiz yada babamız "sen benim çocuğuma ne hakla bağırırsın, kulağını çekersin" diyerek komşumuzun kapısına gitmezdi.

Önü deniz arkası yemyeşil dağ ve meyve, sebze, zeytin bahçeleriydi. Betonlaşma bu kadar çok değildi, ev sahipleri alçak gönüllüydü. İhtiyacından ya da ederinden fazla kira istemezlerdi, onlar için önemli olan kiracının iyi ahlaklı olması, evlerine kendi evi gibi bakması benimsemesi ve kirayı düzenli ödemesiydi. Kiracılar bir vesile ile kirayı geciktirirler veya veremeyecek durumda olurlarsa evimden çık denmezdi. Durum düzelinceye kadar beklenilirdi, hatta mahalleli olarak imece usulü yardım dahi yapılırdı.

Yazlık açık sinemamız vardı, en son filimler gelir ailecek gidilirdi o sinemaya, soğuk gazozlarımızı içerken çekirdeklerimizi de yerdik keyifle. Hastanemiz küçüktü ama gerekli branştan yeteri kadar iyi doktorlarımız vardı. Kimse kimsenin kuyusunu kazmazdı.

Zaman içerisinde haliyle Karamürsel'de değişime uğradı, çok fazla göç aldı. Kozmopolitikleşti, yeni simalar yeni insanlar taşındı. Okullar çoğaldı, eğitim değişti, sosyalleşme değişti, eskiden evlerde günler yapılırken şimdilerde kafelerde yapılmaya başlandı. Yeşilimiz azaldı, her bağı bahçesi olan ağaçları kesip yerine koca koca binalar dikildi.

Pazarımız değişti, dışarıdan daha az pazarcı gelmeye başladı, çevre illerdeki AVM’lere daha çok gidip alışveriş yapılıyor, Karamürsel’in küçük esnafından yapılan alışverişler iyice azaldı. Büyük marketler açıldı, mahalle bakkalımızın kasabımızın tabucu dama atıldı. Bakkala borç yazdırıp alanlar bile azaldı, bakkala borç yazdırmaktansa kredi kartlarına borç yapıp asgarisini ödemek moda oldu.

Yeni gelen nesil bizim gibi şanslı değil maalesef, sokakta oynayan çocuk sayısı çok az. Çocuklar sokakta oynayıp enerjilerini atmak yerine evlerinde ellerinde telefon ya da tabletlerle internet oyunları oynar oldu. Eskiden bizler bir ödevimiz olduğunda ansiklopedi karıştırırdık, şimdikiler ödev özetlerine internetten ulaşır oldu. Bizler ne bulursak okurduk, kitaplarımızı, oyuncaklarımızı değiş tokuş ederdik, atmaya kıyamazdık. Okula başladığımızda velilerimiz bizleri öğretmenlerimize “eti senin, kemiği benim” diye verirlerdi, şimdilerde veliler eti de kemiği de benim diye veriyor. Öğretmen çocuğa kızsa karşısında çocuğun velisini buluyor.

Zaman ve gelişen teknolojiden haliyle Karamürsel de nasibini aldı. Ama hala değişmeyen şeylerde var, bir cenaze olduğunda camilerde toplanılması ve taziyede bulunulması, cenaze evine yemek yapılıp götürülmesi, hane halkının en az bir hafta yalnız bırakılmaması gibi. Hasta olanlara geçmiş olsuna gidilmesi gibi, yakın arkadaşlarınızın evlerine çat kapı gidilmesi gibi.

Karamürsel'den uzakta yaşasalar bile kalpleri Karamürsel için atan yürekler ve Karamürsel'de yaşayan burada yaşamanın bir ayrıcalık ve mutluluk olduğunu özümsemiş insanlarla olmak bana gurur veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
EBRU ERDEN Arşivi