CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

HEY TAKSİ !

Kaldırıma çıktım, taksi bekliyorum. Cadde tıklım tıklım araç. Caddede bir metal yığını akıyor. 

Taksiler dolu geçiyor.  El ediyorum. Durmuyorlar.  İçlerinde bir takım insanlarla bir takım yerlere gidiyorlar. Öğleye yakın ...

Önümde bir taksi durdu. İçinden ak tenli, siyah giysili bir genç kız iniyor. Kızın  göğsünün dörtte üçü açık. Düşen pantolonunu  çeke çeke yürüyor.  Durup bir süre telefonu aranıyor. Telefonunu arka cebinde buluyor.  Dağınık siyah saçlarını toplamaya çalışıyor.  Yapayalnız yorgun.  Namazgah’tan  aşağıya doğru  yalpalaya yalpalaya yürürken  düşen pantolonu çekiştiriyor... 

Taksi boş gitti.  Bekleyen müşterisini almaya gidiyormuş. Zaman geçmeye devam etti. Önümde zaman ve araç seli akıyor...

Bir taksi durdu. Şoför iri kıyım  yaşlı  müşterisinin boynunu öne doğru bastırarak , kabul edersem yol üstünde beni bırakabileceğini söyledi. Kabul ettim.

Taksici ile iri kıyım  yolcusu adres şaşırmıştılar. Bu sayede  hayatta bir daha göremeyeceğim sokakları gördüm.  Bir çok geniş caddelerden , dar sokaklardan geçtim. Sonunda  taksi   birbirlerine yapıştırılmış apartmanlardan birinin önünde durdu. İri kıyım yolcu, bir apartman önünde  tereddüdüyle başbaşa  kaldı. Taksi hatırı sayılır bir ağırlıktan   kurtulmanın keyfiyle ileri atıldı. Artık taksinin  tekerleri  hatırı sayılır  bir  ağırlıktan kurtulmuş, sesini çıkarmıyordu. 

Acemi desem  değil, hin oğlu hin desem  suizan olur; bir türlü karar veremiyorum. Yaşı atmışını geçmiş, başında bir sivil  ABD  kepi, beni ilgilendirmeyen bir konuda konuşuyor. Ben de yarım kulak dinlerken, geçtiğim sokakları seyrediyorum.  Dışarıda kayda değer bir şeyler görmüyor, içeride duymuyorum. 

Kayda değer olay  şu ; taksici gideceğim  yerin tam aksi istikametinde yol alıyor. Yolu uzatıyor.  

Kendi kendime bir insan bu kadar acemi olamaz diyorum. Ufak yollu uyarmama rağmen taksici bildiğini okumaya devam ediyor. Taksimetrede rakamlar, fırıl fırıl dönerken  ve bu işin nerede biteceğini merak ediyorum. 

Yol uzayınca söz  ülke gündemini uzun zamandır meşgul eden seçimlere geliyor.  Taksici müthiş Erdoğan aleyhtarı. Erdoğan'ın diktatör olduğunu, ülkenin yirmi yıldır soyulup soğana çevrildiğini,  söylüyor. 

El insaf dedim adama. Hastanelerden ,yollardan, köprülerden, hava meydanlarından, yerli otomobilden , milli savunma sanayiinden  söz ettim. 

Adam Erdoğan demiyor, Kılıçdaroğlu diyor. Ona göre Kılıçdaroğlu, pirü pakmış. Dürüstmüş.

Baktım söz uzayacak, sonunda zaten adrese de geldim. Taksimetreye baktım, yetmiş altı lira. Yüz lira uzattım. 

Taksici  paranın üstünü  yirmi dört lira olarak  uzatınca itiraz ettim. Zira taksiye bindiğim yer ile  indiğim  yer arası  taksi ücreti kırkbeş lirayı geçmiyor. 

Taksici hırsız mayasını ortaya koymuş, hakkı olmayan paraya el atmaya   çalışmıştı. Paranın üstünü uzatırken yüzsüz adam ; 

-Ne var yani, biraz  fazla versen n’olur ? Gene de hatırım  için oyunu Kılıçdaroğlu' na ver, dedi.

Densiz herif; son zamanlarda bu ülkede  sayıları  hayli artan senin gibi soyguncu ,dolandırıcı   yüzünden  halk canından bezmiş.  Seni ancak o hırsızlar kadar tanıyorum. Hırsızın, dolandırıcının halk nezdinde  ne kadar hatırı, itibarı  olur ki...  Diyecektim  taksici kaçarcasına, arabasını gazlayıp gitti. 

Kapıyı çaldım. Adreste kimse yoktu. Döndüm. Yürüyerek  belediye otobüsüne kadar yürüdüm. Karacaahmet'te indim. Bir Fatiha okuyarak  mezarlığı geçtim. 

Eve geldim. Kendimi yatağa attım. Rüyamda  tanımadığım, biri  savaşın başladığını söyledi. Güya ABD  ülkemizi  işgal etmiş .  Bizler de düşmanın ateş menziline girmeden  yakınlarımıza ulaşmak için  yüzükoyun sürünüyormuşuz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
CEMAL KARABAŞ Arşivi