FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

GÜVEN DUYGUSU

Çocuk sahibi olduğunuzda Dünyalar sizin olur, ama bunun sorumluluğunu üstlenmede üzerimize düşen görevi yerine getirmede başarılı olup olmadığımızı pek düşünmeyiz.

Çocuklar, anne ve babalarını örnek almaya çalışırlar. Onlara nasıl örnek olduğumuza çok önem vermeliyiz ki, çocuklarımız gelecekte, önce kendilerine, sonra da çevresindekilere saygılı olabilmeyi, hakkı-hukuku ve adaleti öğrenebilsinler. Onlara söylediklerimiz değil, onlara nasıl örnek olduğumuz önemlidir. Zira onlar da zamanla bize benzerler. Onlara göstereceğimiz ilgi çok önemli olup, Onları önemsediğimizi ve bizler için çok özel olduklarını bilmelidirler. Onlara ağır kurallar koyup baskı yapmak, hata yaptıklarında ceza uygulamak, aşağılayıcı sözler söylemek veya her konuda serbest bırakmak yanlış olup, hangi konularda müdahalede bulunacağımız ve nerede “Hayır” diyeceğimiz konusunda özen göstermeli ve dikkatli olmalıyız.

Her konuda onlara müdahale etmek veya aşırı ilgi ile onları boğmak, aşırı bir düşkünlük göstermek de onları biçare bırakır. Yediklerine ve içtiklerine, giydiklerine karışmak, oturduğuna ve kalktığına müdahalede bulunmak onun kendine olan güvenini azaltır ve güçsüzleştirir.

Ona ailenin misafiri gibi davranmak, her ihtiyaçlarını karşılamak, ailesi ve toplum için sorun yaratır. Çocuğu yönlendirmek ve ailenin bir üyesi haline getirebilmek için ona görev ve sorumluluklar verilmelidir.

Aileden ayrılıp yalnız kaldıklarında kendilerine bakamadıklarından, kendilerine güvenemeyip, bu güvensizlik çabuk öfkelenmelere ve arkadaşları ile kavga etmelerine sebep olur. Özellikle liseli gençlerimiz okulda kavga edip, cinayetlere bile sebep olabilir.

Bu yaşlarda bir gencin bunları yapması akla son yıllarda moda haline gelen şiddet içerikli bilgisayar oyunları ve dizilerini hatırlatıyor. Bu oyunlar ve diziler gençlerimizin zihinlerini kötü etkiliyor, teşvik edici oluyor ve olağan hale gelebiliyor.

Bilgisayarlar aslında bir yandan Dünya’yı gençlerin önüne getirip, merak ettikleri her konuyu öğrenmelerini, hiç uğraşmadan istedikleri her bilgiyi alabilmelerini sağlıyor ve gençlerimizi aynı zamanda tembelleştiriyor, bu nedenle onların hangi oyunları oynadıklarını takibe almak gereklidir.

Gençler bir şeye erişmek için çaba sarf etmelerine gerek kalmadan bilgisayar başında uzun süre oturduklarında zamanla hareketsizleştirerek, onların hastalanmalarına dahi sebebiyet verebiliyor. Bu bilgisayar bağımlılığı gelişip ilerleyerek derslerin ihmaline, spordan ve sosyalleşmeden uzaklaşmaya sebebiyet verebiliyor.

Her ne kadar bilgisayar ve telefonlar hayatımıza girmiş ise de, onları yok saymak mümkün olmayacağından aileler bu konuda çok dikkatli olmalıdırlar.

Birkaç gün önce lisede iki genç arasında çıkan kavgada biri öldü ve biri cezaevine girdi. Her iki ailenin de ocağına ateş düştü. Biri evladını kaybetti, diğeri de ömür boyu sürecek bir acının içine düştü. Aileye kara leke sürüldü ve evladının geleceği karardı.

Çocuklarda şiddet eğilimi olup, olmadığını en iyi ebeveynleri bilir. Aileler çocuklarındaki davranış bozukluklarını hafife almamalıdırlar. Bilhassa ergenlik çağlarından başlayarak çocuklarındaki davranış bozuklukları iyi takibe alınmalı, onunla yakından ilgilenilmeli, karşılıklı görüşülmelidir. Bir genci anlamak ve onunla iyi bir ilişki kurabilmek zor olursa, ebeveynlere bu zoru başarmak düşer. Babanın iş hayatının zor koşulları sebebi ile bu zorlukla genelde anne uğraşmaktadır. Ancak baba da bu konuda sorumluluğunu unutmalıdır. İşinde çok başarılı olup, servet sahibi olup, çocuğuna karşı görevini yerine getiremeyip çok pişmanlık duyan aileler bedbaht olmaktadırlar.

Çocuklarımızda ve hepimizde güven duygusu çok önemli olup, bu bütün duyguların anasıdır. Eksikliğinde hayat boyu bizi zorlar ve bilhassa çocuklarımızı yetiştirmede başarılı olmamamızın en önemli nedenlerinden biri olup, değişen hayat şartlarında bizi başarısız kılar.

Kendine güvenemeyen insanlar genelde kararsız ve korkak olurlar. Ancak ne de olsa insanız, her konuda sonuna kadar kendimize güvenemeyiz.

Güven duygusu, değişen hayat şartlarına uyum sağlayabilmek, gerektiğinde tek başımıza sorunlarla karşı karşıya kaldığımızda ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek, bu konuda kendimizi geliştirebilmek için elimizden gelen gayreti sarf edebilmektir.

Bu duygu çaba sarf etmeden oluşmaz, kendimizi kanıtlamak için mücadele etmek ve fırsatların oluşması gerekir. Ayağa gelen fırsatlardan da yararlanılmalıdır.

Son yıllarda kadınların maruz kaldığı olaylar, başta olmak üzere, şiddet vakalarının boyutları artarken ailelerimizin ve Ülkemizin geleceğinin teminatı olan gençlerimize her zamankinden daha çok sahip çıkmaya çalışmalıyız.

Bu konuda aile ve okul eğitimi çok önemli olup, ebeveynler, öğretmenler ve gençlerimiz üzerinde ilerde sorumluluğu olan tüm kurum ve kuruluşlar görev ve sorumluluklarını iyi bilmeli ve yerine getirmelidirler. Bu konuda da eğitimden asla vazgeçilmemelidir.

Gelişmenin temeli eğitimdir. Huzurun ve adaletin yolu gençlerimizin iyi eğitilmesi ile mümkün olabileceği hatırdan çıkarılmamalı, ikinci yüzyılda bu konuda hedefimiz daha iddialı olmalıdır.

Birinci yüzyılda olduğu gibi, ikinci yüzyılda da eğitimin gücünden yararlanılmalı, ikinci yüzyıl hedefleri doğrultusunda eğitim sistemimizi yeniden yapılandırmalı ve güçlü büyük Türkiye’nin bu sayede gerçekleşebileceğini gençlerimize inandırmalıyız. 

İşte bu konuda bizler siyasilerimizden de ikinci yüzyıl projelerini bizlere açık ve net bir şekilde anlatmaları ve bizlerden oy istemelerini ve vakitlerini boşa harcamamalarını önemle rica ediyoruz.

Artık Ülkemiz seçim havasına girmiş bulunmaktadır. Vaatlerin havalarda uçtuğu bir zamanda eğitime yönelik hiç bir projenin anlatılmaması çok enteresandır.

Eğitim en azından ekonomik sorunlar kadar önemli olduğu halde, siyasiler her ne hikmetse oy isterken eğitimi akıllarına pek getirmek istemiyorlar.

Siyasiler eğitimi ciddiye alıp, önemsediklerini ifade ederlerse, emin olun her türlü sorunu sıraya alıp, gençlerimizin ve Ülkemizin geleceği için en hayırlı hizmetin bilim olduğunu anlayacak ve bunun çözümü için projeler üreteceklerdir.

“Nasıl bir eğitim olmalı?” dersek, geçmiş yüzyılda olduğu gibi “sınav ve diploma odaklı bir eğitim mi?”, yoksa “üretim ve refah odaklı ve gençlerimizi hayata hazırlayan uygulamalı bir eğitim mi?”

Eğitim yüzyıllardır kalkınmanın, refahın, özgürlüklerin, gelişmenin lokomotifi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

ZÜBEYDE HANIM’IN VEFATININ 100. YIL DÖNÜMÜ

Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu büyük komutan ve devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'ün annesi Zübeyde Hanım Efendi’ye 100. ölüm yıldönümünde Allah'tan rahmet diliyoruz. Mekânı cennet olsun.

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
FARUK KORÇA Arşivi