Atina-Tuzla Dostluk Hattı
İstanbul’un doğu kapısı Tuzla’da, Birinci Ahmet Camii’nin çevresinde oturan Türkler 1922’nin eylülünde günlerden bir gün, güne merhaba dediklerinde köylerinin alışılmamış sessizliğine şaşakaldılar.
Köyün asıl sakinleri Rumlar komşularını bırakıp kaçmıştı çünkü.
O güne dek çevrede süregelen çatışmalardan pek etkilenmeyen, ufak tefek sürtüşmelerin dışında kendi halinde bir sahil kasabası olan ve ahalisinin tarımla uğraştığı Tuzla, Rumların kaçışıyla 14 ay sürecek bir sessizliğe bürünmüştü.
Ta ki 1923’ün aralık ayı başlarına kadar.
Aralığın ilk günlerinde “karşı kıyı” Selanik’ten kalkan Ümid gemisi Kılkışlıları getirmişti Tuzla’ya; Rumların kaçtığı Yunanistan’dan.
Tuzla’ya Yunanistan’dan gelen mübadillerin orada ve burada neler yaşadığını artık biliyoruz.
Peki Tuzla’dan gidenlerin burada ve orada yaşadıklarını biliyor muyuz?
Bugüne dek bu sırdı.
Ancak bu sırrın perdesi yavaş yavaş aralanıyor.
Sırrın aralanmasına neden olan üçüncü kuşak mübadil Anastasia Drymalitou.
Drymalitou’nun ailesinin kökleri 17-18. yüzyılda Yunanistan’ın Mora Yarımadası’dan Tuzla’ya ticaret için gelenlerle yine o yıllarda ilçeye gelen din adamlarına kadar uzanıyor.
1958 yılında Atina’da doğan iç mimar Anastasia Drymalitou geçen ay kızı Marina, eşi Stelyo ve aile dostlarıyla ata topraklarını ilk kez ziyaret etti.
KENDİNİ TÜRKLERE
YAKIN HİSSEDİYOR
Tuzla’nın sokaklarında dolaşan, Agios Dimitrios Manastırı’nın bahçesinde soluklanan anne ve kızı Atina’da aile büyüklerinin mezarlarına serpmek üzere toprak da aldı.
Anlattıklarına gelince:
“Anneannem Marina Hatzi’nin (Hacı) daha doğrusu onun annesi Anastasia ve babası terzi Apostolis’in evleri denize çok yakınmış.
Anneannem 1922’de Tuzla’dan kaçtıkları zaman 22 yaşındaymış ve dedem Büyükadalı Aristidis’le nişanlıymış. Anneannem ve dedem Agios Dimitrios Manastırı’nda düzenlenen pazar ayininde tanışmış. O yıllarda adadan manastıra ibadete geliyorlarmış. Büyük dedem Apostolis’in terzi dükkanı çarşıda merkezi bir yerdeymiş. Aile büyüklerim buradan kaçarken önce Kefalonya Adası’na, oradan da Atina’ya gitmişler. Yunanistan’a geldiklerinde başta çok fakirlik çekmişler. Ailemizin buradaki hayatını tam olarak bilmiyoruz. Buna üzülüyoruz. Ama yine de büyüklerimizin, hatta biz çocuk ve torunların bir tarafı hep Tuzla’daydı. Tuzla’yı aklımızda saklıyorduk. Büyüklerimden Tuzla hakkında hiç kötü söz duymadım. Ben de kendimi Türklere yakın hissediyorum. Mübadele insanın bir tarafını yarım bırakıyor, elini kesmek gibi. Mübadele sadece dram değil, çok büyük dram. Kızım Marina benim yapmak istediğimi yaptı ve Türkçe öğrenerek benden önce atalarımın topraklarına geldi, Tuzla’yı benden önce ziyaret etti. Atina’ya döneceğim ama aklım burada kalacak ve kalbim hep atalarımın yurdu Tuzla için atacak.”
MEMLEKET
ÖZLEMİ
Anastasia Drymalitou’nun kızı Marina Drymalitou 2013 yılında mübadelenin 90. yılı dolayısıyla Tuzla Tahaffuzhanesi’nde düzenlenen etkinliğe katılmış, annesinden önce dedelerinin yurdunu gezmişti.
Annesinin anneannesinin adını taşıyan Marina Türkçeyi Atina’da üniversitede okurken öğrenerek 2007 yılında çalışmak için İstanbul’a gelmiş.
Marina Drymalitou da annesinin anlattıklarına ek olarak şunları anlattı:
“Ninem Marina Hatzi’nin babası terzi Apostolis deniz yoluyla sık sık İstanbul’a gidip gelirmiş. Böyle bir yolculuk sırasında teknede öldürmüşler Apostolis’i. 1922’ye gelindiğinde ninem de ailesi de diğer Tuzlalılar gibi “mecburen” Yunanistan’a gitmiş. Giderlerken yanlarına sadece evden bir ikona alabilmişler. Aile sonra Atina’ya yerleşmiş. Onlara ev ve arazi vermişler. Marina Nine’nin Yunanistan’a uyum sağlaması kolay olmuş ama hep memleket özlemiyle, Tuzla’daki güzel hayatlarını özleyerek yaşamış.”