Kerim EVREN

Kerim EVREN

'EFSANE LİDER' OLMAK -2

Düşündüğünü ya da bildiğini dile getirerek kimseyle paylaşamamak, insanın doğasına ters.

"Düğüm, yumru" demek olan Arapça kökenli "ukde" sözcüğünün mecaz anlamıyla türetilmiş bir deyim:

"İçinde ukde olmak (kalmak)"

* Sait Faik, Türk yazınında (edebiyat) öykücülüğün, en güçlü liderlerinden. "Haritada Bir Nokta" öyküsünün (1) sonunda şöyle diyor:

"... Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım." 

* Sait Faik'in aslında 'öptüğü' kalemi değil; insan, deniz, balık, kuş, gökyüzü... her şeydir.  

"MİDAS'IN EŞEK KULAKLARI"

* Frigya Kralı Midas'ın berberi, öğrenip de kimselere söyleyemediği bir sırrı daha fazla gizlese çatlayacaktı! Sonunda bir kuyuya uzanıp var gücüyle seslendi:

-- Midas'ın kulakları, eşek kulağı!..

* Söz konusu Frig söylencesi, Güngör Dilmen'in "Midas'ın Kulakları" adlı tiyatro oyununa konu olmuştu. Toplumsal / siyasal derslerle dolu manzum (şiir biçiminde yazılmış) oyun, daha sonra Ferit Tüzün tarafından iki perdelik opera olarak bestelendi. Ulusal Türk Operası'nın öncü yapıtlarından sayılır.

* Kral Midas; müzik - şiir - Güneş tanrısı Apollon ile doğa tanrısı Pan arasında yapılan müzik yarışmasının seçici kurulundadır. Kurulun bir diğer üyesi dağ tanrısı Tmolos, lir çalan Apollon'u ödüllendirir. Midas ise Pan'ın flütüyle çıkardığı ezgileri daha çok beğendiğini söyler. Apollon, kibirli ve kıskançtır; "Benimki gibi güzel bir müziği ayırt edemeyen kulak, insan kulağı olamaz. Sana bu yakışır!" diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulağına çevirir.

DOĞA, GİZLİLİĞİ SEVMİYOR

* Utancından başına taktığı sivri bir külahla dolaşmaya başlayan  Kral Midas, çirkin kulaklarını berberinden gizleyemez.  Bir süre sonra bu sırrın ağırlığı altında ezilen berber, (Sakarya Nehri kıyısındaki) bir kuyuya eğilerek "Midas’ın kulakları eşek kulağı!" diye bağırıp içini döker.

* Kuyunun suyuyla beslenen çevredeki sazlar, rüzgâr estikçe topluca dile gelip gerçeği yayar. Öfkeden çılgına dönen Midas, sazları kestirir. Ama bu arada sır, sazların filizleriyle beslenen keçilere geçmiştir. Keçiler, koro hâlinde gerçeği haykırırlar...

KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK!

* Söylencenin / oyunun bundan sonrası, yöneticisiyle halk arasındaki 'akla zarar' ilişkiye dönüşür. Tahtını yitirmek istemeyen kral, trajikomik sabuklamalara (hezeyan) başlar.

* Midas, artık 'herkesin bildiği sırrı' (!) örtbas etmek için tellallar ünletir; "Midas'ın kulakları eşek kulağı" yalanına inanmayın!

* Halk bu çabayı gülünç bulunca Kral taktik değiştirir. 'Krizi fırsata çevirmeyi' dener. 'Eşek kulaklı' olmak pekala bir üstünlük, hâttâ 'yarı tanrı' özelliği sayılabilir! 

* Artık, eşek kulaklarını övünç kaynağı görüp törenlerde halka sergilemeye başlayan Midas'ın taktiği önce tutar. Ama sonra... 

* Tanrı Apollon, Midas'a verdiği cezanın ödüle dönüştüğünü görünce çok kızar. Onu eski, normal hâline sokar. 

* Bu kez olup bitenler, daha da şaşırtıcıdır. Krallarının 'eşek  kulaklı' hâlini benimseyen halk, sonradan kendilerine benzeyen olağan görüntüsünü önce yadırgamaya, ardından da onu basbayağı aşağılamaya başlar.

KISSADAN HİSSELER

Oyunda, her düzeyden insanın 'özeleştiri' yapması gereği vurgulanıyor. Kendini dev aynasında gören (yarı tanrı) yöneticinin, utanç kaynağı sırları er geç açığa çıkıyor. Ve onu 'efsaneleştiren', sonsuza dek körü körüne bağlılık beklediği halkının, en beklemediği anda yüzüstü bırakabileceği belirtiliyor.

Öte yandan, döneminin egemeni Apollon'larla birlikte iş tutmama, onlardan uzak durma gereği de yine alınası derslerden biri. 

Örneğin, aktardığımız Frig söylencesinden bağımsız olarak yakın tarihte Arap emirlerinden Faysal'ın başına gelenler, kulaklara küpe olması gereken önemde.

* 1916 yılı Arabistan'ında, Haşimi Hanedanı'ndan Hüseyin, Hicaz Emiri ve Mekke Şerifi'ydi. 'Dünyanın jandarması' İngilizler; Emir Hüseyin'in oğullarından Faysal'ı ayarttılar. Arapları Osmanlı İmparatorluğu buyruğundan kurtarma vaadiyle kışkırttılar

* İngilizler, askerî casus Lawrence aracılığıyla Faysal'ı Basra Körfezi'nden Atlas Okyanusu'na değin bütün Arap ülkelerinin kralı yapacaklardı! (2) Babasına da Yavuz Sultan Selim'den beri dört yüz yıldır Osmanlı'da olan Halifelik unvanını vereceklerdi. Haşimi soyu, Hz. Muhammet'in de üyesi olduğu Kureyş Kabilesi'nden geldiği için zaten halifeliği kendilerine hak görüyordu.

*Ama, Faysal hüsrana uğradı. İngiltere, Batı Şeria ve Irak'ı; Fransa da Suriye'yi "manda"sı altına aldı. Öfkelenen Faysal, kendisini Suriye Kralı ilan edip Şam'da bir hükümet kurdu.

* Ancak Fransızların "manda"dan vazgeçmeye niyetleri yoktu.1920 Temmuz'unda bir askerî birlik göndererek Maylasun köyü yakınlarındaki tek muharebeyle Faysal'ın birliklerini kolayca yendiler.

* Kendisi cümle Arapların kralı, babası da Müslümanların Halifesi olma düşleri görürken Faysal, İngiliz himayesindeki Irak'a kral yapılarak 'amorti' ile yetinmek zorunda bırakıldı. Özetle, aldatıldı. 

Umarız, devletler arası ilişkilerin görece de olsa saydamlaştığı günümüzde, 'hariciye'yi tamamen 'hariçte' bırakarak' dünya ölçeğinde kurduğu üst düzey ilişkilere bel bağlayıp ümmet liderliğine, halifeliğe yürüme düşleri gören kimse yoktur.

DİL YANLIŞLARIMIZ

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda, eski kutlamaların görkeminden eser yoktu. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, son sekiz yıldır olduğu gibi, Anıtkabir'e yine gitmedi. 

Onun yerine törenlere katılan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop'un, ilk Meclis'te yaptığı konuşmadan son bölüm:

"... Kuvayı Millîye'nin ve ilk Meclis'in, fedakârlığın ve cefakârlığın timsali yiğitlerine, serdengeçtilerine selam olsun."

Falih Rıfkı Atay, 've' bağlacını sık kullanmanın Türkçeyi bozduğunu savunurdu. Haklı.

Sayın Şentop'un alıntıladığımız tümcesinde ayrıca "-nin, -in, -ın" takıları tam dört kez ardı ardına sıralanınca dilde akıcılığı ara ki bulasın!

Daha önemlisi:

Farsça "-kâr"; eklendiği adlara 'yapan, eden, veren, sahibi olan' anlamları yükler. Hizmetkâr (hizmet eden), isyankâr (isyan eden), hilekâr (hile yapan)... 

Şentop'un konuşmasında geçen iki Osmanlıca sözcükten "fedakârlık"ın (özveri) kullanımı doğru.  "Cefakârlık" ise anlatmak istediğinin tam tersi anlamda; "cefa vermek, eziyet etmek"... "Cefakârlık" yerine kullanması gereken sözcük, “cefakeşlik” (cefaya katlanmak, cefa çekmek)...

GRAM GRAM 'EPİGRAM'

Yürek yakan beyin göçüne

'Mühendis ihracatı' diyen

İmamoğlu takıntılı Bakan

Sizi ihraç etsek olur mu alan?

1) Sait Faik Abasıyanık; "Son Kuşlar", Varlık Yayınları, 1956, İstanbul, sayfa 51)

2) Ayrıntı için bkz. Emin (Amin) Maalouf; "Çivisi Çıkmış Dünya - Uygarlıklarımız Tükendiğinde", YKY, 14. baskı, sayfa 86 - 87

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kerim EVREN Arşivi