Bildim bileli, sebze ve gıda fiyatlarında fiyatları pompalayan düzenin sorumlusu aracılar ve kabzımallardır. Halkın yediği kazıkları, sağlıklı bir yapıya kavuşturulamayan hal ve büyük toptancı piyasalarında hazırlanmaktadır.

Yılların iddiası şöyledir: 

“Tarım sahalarından çok ucuza alınan ürünler alıcıya daha fazla katlanılarak satılmaktadır. Ayrıca fiyat artma hareketlerine köylünün tarlasında “tuzaklar kurularak” başlandığı, ürün taban fiyatının altına düştüğünde ise çürüdüğü iddialarıyla çöpe döküldüğü görülmektedir. 

Yaşanan ihtilaller, darbeler ve ekonomik düzenlemelere rağmen “Hal”lerin dokunulmazlık zırhına büründüğüne şahit olmuştur.

Bu oyunların nasıl yapıldığı araştırıldığında, şu iddialar ortaya sürülürdü:

“Fiyat hareketlerini şişirerek zengin olan ve altınlarındaki lüks Mercedes’lerle saltanat süren komisyoncular neden kimsenin güzüne batmaz.

Yıllardır bilirim. Demokrat Parti iktidarı döneminde de fiyatlar birden tırmanışa geçmişti. Hükümet hemen “Milli Korunma Kanunu”nu harekete geçirdi. Sabit fiyatların üzerine çıkılamayacaktı. Piyasalarda sıkı denetimler başlatıldı ama, yasa yetersiz kalınca pahalılık halkın gene omuzuna yüklendi.

Pahalılık yoksulluk getirir. Değişik hükümetler döneminden beri sırıtan dişi gösteren pahalılık, kalkınma odaklarını devamlı köreltir.

Üreticilerin mahsüllerini toptancı tezgahlarına bağlamadan doğrudan zincir marketlere satabilmeleri denemelerinin de acı sonuçları yaşanmıştır.

Ülkemizde son ayların birinci önceliği haline gelen pahalılık, fahiş fiyat hareketleri, güncelliğini korumaktadır. Hemen bütün televizyon kanalları, yazılı basın ve bunlar üzerinde fikir yürüten uzmanlar, akademisyenler, konuyu hep yasal düzenlemeler yönünden ele alıyorlar.

Hiç kimse, köylünün ürünlerini pazara getirip serbest satma olanaklarına kavuşturulmasından söz etmiyor. Hızla değişen pahalılık olaylarını etüt edip “Fahiş fiyat” mafyasına, “Artık yakamızdan düş!.” diyen çıkmıyor..

Bir ülke kalkınma ile büyüyorsa, bu büyümenin içinde borçlanma olacaktır.

Bu gidişin nasıl ortaya çıktığını göstermek için ekran başındaki aynı konuşmacılar, ekonominin kırılganlığından söz edip duruyorlar..

Yer küremizde kırılgan ekonomisi olmayan bir ülke var mı? Ekonomik ve mali devrim yapılsa bile, piyasalardaki fiyat kontrolleri su sızıntısı gibi kalır.. giderek büyür ve havuzlaşır..

Peki, yanlış olan şey nedir diyeceksiniz?

Halkın sırtına yeni vergiler, zamlar yükleyerek pahalılık reçeteleriyle ilaç önerilmez. Kayıt dışı ekonomiden tutun da kredi ve kredi kartı batağını saplanmış insanları düşündükçe uygulamada yanlış  olan her şey, berrak olarak karşımızda durmuyor mu?

Doğru olanı piyasa belirler.. Bu pusulayı iyi okuyamayan bürokratlar üzerinde de durulması gerekmez mi?