SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

BUZ DAĞLARINA ASFALT DÖŞENİR Mİ?

(Altı yıl önce yazdığım bu yazımla güncel konuların tazeliğini koruduğu gene görülüyor..)

En yakınlarınızın sorunlarına bile kulak tıkayan duyarsız kişilerin tutumları, toplumda yeni yeni çağrışımlara neden olmaktadır. Dinlemesi bilmeyen insanların başkalarına yararlı olmakta bocaladığı bir dönem geçiriyoruz.

Hepimiz, ruh halimiz kötüye gittiğinde, sorunlarımız problem yumağına dönüştüğünde, kendimize bir “dert ortağı” ararız. İtiraf edelim ki,, bu dostları bulmak pek zordur.

Günlük sıkıntılarda, içimizdeki dertlere bir fincan kahveyle merhem olabilecek dost sayısı tükeniyor galiba.. Bulsanız bile, sizi dinleme sabrına katlanmadan o , kendi içindeki alevi kusmaya bakıyor.. Çenesi açılınca da susmak, durmak bilmiyor.

Meydanlarda, seçim propogandası yapan politikacılar da sözün peşine takılıp gidiyorlar.. Halk dinleyici durumda.. Hep onlar söylüyor, halk alkışlıyor..

Meydanlarda bir test yapılsa, halkın yüreğine çöreklenen dertlerin, alkış sesleriyle havaya karışıp dağıldığı anlaşılır.

Seçim konuşması yapan hatiplerin,

Niyet okuma yetenekleri, halkı günlük sıkıntılarından uzaklaştırmaya kâfi geliyor.

Dahasını  söyleyelim:

- Konuşurken sesi gırtlağına yapışan politikacının “öksürdüğü anı” bile keramet sayıp “alkış tufanı” yağdıranlara ne dersiniz? Belki de bu yöntemle, alkış uğultusu ile yüreklerindeki derdi bastırıyorlar.

Her neyse. Fuzuli’nin iç dünyasına girmek istiyorsanız, şu beytiyle sabır geliştirme eksersizlerine devam edin:

-Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle

Derde yok sabrı anın.. Her lahza bin feryadı var..”

AÇIKLAMASI:

-Gülüm, bülbül ile karıştırma sakın.. Ben temkinli bir aşığım..

Onun ise derde sabrı kalmamış..

Her an binlerce feryat ediyor..

Meşhur sözdür: Dert gider ama yeri boş kalmaz. Günü yaşayanların haline baktıkça, kara gün dostluklarının da sabun köpüğü gibi eriyip gittiğini anlıyoruz. Partilerde “seçim” korkusu yaşanıyor.. Dar gelirlerin zaten sınırı belli. Onların aşabileceği bir baraj endişesi yok. Umut, dağın arkasında.

Hiç, kutuplardaki buz dağına asfalt döşenir mi? Bunu da kılıfına uyduran “laf cambazları” politikacılardan “buz gibi soğumayı” öğrenin. Sağduyunuzun sıcaklığıyla baş başa kalmış olursunuz.

Şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında elbette size uyan bir fıkra bulunur.

DEMEYECEĞİM AMA..

Harun Reşit devrinde adamın biri kendisinin “peygamber” olduğunu iddia etmiş.. Bu söz Emir’in kulağına düşmüş.

Çabuk getirin bana demiş.”

Adamı yaka paça Harun Reşit’in karşısına çıkarmışlar.. Biraz konuşturduktan sonra adamın aç bir zavallı olduğunu gören Harun:

“ Bunu alın mutfağa kapatın. Durmadan yedirin, içirin” diye ferman buyurmuş..

Bir süre sonra adamı yine huzura çıkarmışlar. Harun Reşit sormuş:

-Söyle bakalım, eskiden olduğu gibi her üç günde bir melek görüp ben peygamberim diyecek misin?

- Hayır Emirim, demesine demeyeceğim ama, eskiden üç günde bir gördüğüm melekler bana sen peygambersin diyorlardı. Şimdi, hergün karşıma dikilip sen sakın yerinden kıpırdama diyorlar..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SELAMİ TURGUT GENÇ Arşivi