İSKENDER ÖZSOY

İSKENDER ÖZSOY

Atatürk’ün hemşehri özlemi

ÜSTÜ KALSIN

İnsan, doğduğu yerleri hiç özlemez mi?

Şu veya bu nedenle geride bıraktığı, ilk soluk aldığı topraklar aklından geçmez mi hiç?

Bence özler de, geçer de. 

Bu özlem zorunlu olarak vatan değiştirmiş muhacir ve mübadillerde kuşkusuz çok daha fazladır.

Konumuz Atatürk’ün Selanik özlemine, hemşehri özlemini dairdir.

Mübadillerin “baş mübadil” diye taçlandırdıkları Atatürk de -ortaya çok somut delil koyamamakla birlikte-  hemşehrilerini özlüyordu.

Şimdi bu kanıya nasıl vardığımı bazı ipuçlarıyla açıklama zamanıdır.

……….

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakmak için çıktığı uzun yolculuk ve sekiz yıl süren İstanbul ayrılığından sonra 5 Haziran 1928’deki ikinci İstanbul ziyaretinde bir mübadil yerleşimi olan Tuzla’ya uğradı. Atatürk ertesi yıl 6 Ağustos 1929 tarihinde yine uğradı Tuzla’ya. 

Bu iki ziyarette de onu karşılayanlar arasında Selanik Kılkış’tan gelen mübadili öğrenciler vardı. Atatürk onlarla sohbet etti, adlarını sordu.

PENDİK’DEKİ MÜBADİLLER

Gazi, aynı tarihte ağırlıklı alarak Yanya mübadillerinin yaşadığı Pendik’e uğradı.

Onu istasyonda karşılayanlar arasında yine mübadil çocuklar vardı. 

O çocuklardan biri de Lütfü Karadağ’dı.

Karadağ’ın o güne dair izlenimleri şöyle: 

“Trenin sesi duyulduğunda bir heyecan dalgası çoğala çoğala yayıldı istasyona. Çok kalabalıktı istasyon. Tren saat 09.30’da geldi. Gazi en arka vagondaydı. Ağır ağır indi merdivenlerden. Gazi istasyonda Büyük Millet Meclisi Başkanı Kâzım (Özalp) Bey, Başbakan İsmet (İnönü) Bey, bazı milletvekilleri ve Pendik Muhtarı Abdullah Bey tarafından karşılandı. Abdullah Bey Mustafa Kemal’e hitaben ‘Hoş geldiniz. Köyümüze şerefler getirdiniz.” dedi. 

O gün Pendik’te Atatürk’ü karşılayanlar arasında olan Macide adındaki Yanya doğumlu bir kız çocuğu ona bir demet çiçek verdi. (2)

SAMSUN’DAKİ ZİYARET

Atatürk’ün hemşerilerini görme arzusuna bir örnek de kadın işçi önderlerinden Zehra Kosova’nın tanıklığı. 

Mustafa Kemal 20-24 Eylül 1924 tarihleri arasında Samsun'a ikinci kez gidişinde Kavala mübadillerinin yerleştirildiği misafirhanede mübadilleri ziyaret etmiş.

Kosova anlatıyor:

“ Bizi arabalara koydular ve misafirhaneye getirdiler. Herkes ayrı bir yer bulup ailesini rahatlatmak için uğraşmaya başladı. O gece orada kaldık. Ertesi gün Mustafa Kemal maiyetiyle birlikte bütün aileleri gezdi, çocukları ayrı ayrı sevdi.” (3)

CAHİT UÇUK ANLATIYOR

Romancı Cahit Uçuk’un çok çok önemli tanıklığına geçmeden önce son bir not daha.

Atatürk İstanbul’a ikinci gelişinde ilk ziyaretini mübadil yerleşimi Tuzla’ya yapmıştı.

Son ziyaretini de 24 Temmuz 1938 Pazar günü Savarona yatıyla yine bir mübadil yerleşimi olan Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesine yaptı. Bu onun son yurt gezisi, “sevgili yurttaşları”yla vedalaşmasıydı.  

Gelelim 1909 yılında Selanik’te doğan öykücü ve romancı Cahit Uçuk’un (4) Atatürk’ü Antalya’da görüşüne ve onun hemşehri arayışının tanıklığına.

Cahide Hanım bu anısını eşi Mehmet Ali Kağıtçı’yla Bebek’teki  evlerinde yaptığım röportajda anlatmıştı.

Atatürk 6 Mart 1930, 10 Şubat 1931’de günübirlik ve 18 Şubat 1935 tarihlerinde Antalya’yı üç kez ziyaret etti.

Mustafa Kemal’i Antalya’da anneannesinin yanında kaldığı günlerde gören Uçuk, Gazi’nin konuğu da olmuş.

Ama hangi gelişinde? Doğrusu sormamışım.

Uçuk o günü ve akşamını şöyle anlatmıştı:

“Atatürk üstü açık bir arabayla geldi Antalya’ya. Onu gördüğümde ‘Yaşa Gazi…’ diye öyle bir bağırmışım ki, başını kaldırınca beni gördü, eliyle selamladı. Kızlar beri çok kıskandı. Daha sonra Paşa, Antalya’da hemşehrisi olup olmadığını sormuş ve araştırılmasını istemiş. Yanındakilerden bizi Selanik’ten tanıyanlar, ‘Var Paşam. Hacı Ratibe Hanım’n kızı Seher Hanım Antalya’da.’ demişler. Haber geldi bize. Babamdan izin alarak gittim. Mustafa Kemal beni masaya dayanmış oyarak ayakta karşıladı. Elini iki elimle tuttum. Önce bir saat karşılıklı konuştuk. Bir ara Selanik’i neden geri almadığını sordum. Bana, ‘Kızım o zaman harp etmek olurdu. Ben vatanıma girenleri kovdum. Oraları bizden gitmiş artık. Bize Anadolu yeter.’ dedi. Akşam yemeğinde de yanında kaldım. Şarkılar okudu sohbet ettik. Bir ara Antalya Milletvekili Rasim Hoca’ya ‘Annemin kuran okumasın özledim. Oku bakalım hoca.’ dedi. Kuran-ı Kerim’in okunması bittikten sonra ben çok büyük bir laf ettim ve Mustafa Kemal’e ‘Ben biraz önce Türklerin kuranını dinledim. Arapçadan bir şey anlamadım.’ dedim. Bu sözler onu çok duygulandırdı. Ayağa kalkıp masaya bir yumruk vurdu, ‘Efendiler bu zeka Rumeli kızında bulunur. Bu kız olsa olsa benim kızım olur.’ dedi. Bana bir gül verdi. Onun yanında geçirdiğim sekiz saati hiç unutmadım.”

…..

(1) Özü Sözü Yanya, İskender Özsoy. Bağlam Yayınları, İstanbul Ocak 2014.

(2) Macide Tanır. Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı. 1991 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Devlet Sanatçısı seçilen Tanır 6 Şubat 2013 tarihinde İstanbul’da 91 yaşında öldü.

(3) Ben İşçiyim. Zehra Kosova/Anılar/Aktaran: Zihni T. Anadol/ İletişim Yayınları/ İstanbul 1996.

(4) Cahit Uçuk 7 Kasım 2004 tarihinde öldü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İSKENDER ÖZSOY Arşivi