İSKENDER ÖZSOY

İSKENDER ÖZSOY

Atatürk Adana’dan İstanbul’a gemiyle gelmiş

ÜSTÜ KALSIN

Bugünlerde sanal ortamda tarihçi Doç. Dr. Orhan Çekiç’in yazdığı iddia edilen kısa bir değerlendirme dolaşıyor. Bu değerlendirmeye göre Atatürk tuvalete tekerlik sandalye ile gidiyormuş.

Doç. Çekiç’in yazdığı iddia edilen değerlendirmeyi okuyalım önce:

“Tuvalete tekerlekli sandalye ile giden adam Fransa ile Hatay durumu sertleşince ayağa kalktı, ‘Huduta gidip orduyu teftiş edeceğim.’ dedi. Fransızlar Kemal hasta, savaşı göze alamaz kanısına kapılmasın istiyordu. Doktorların ‘Durumunuz kritik toparlayamayız.’ uyarılarına rağmen Adana’ya gitti. Beş saat o sıcakta ayakta orduyu denetledi, hazırlıkları teftiş etti. ‘Etrafı bulanık görüyorum çocuk.’ dedi yaverine. Benzi sararmıştı. Askeriyle son birlikteliği olduğunu hissediyordu sanki. Dünyaya ayaktayım mesajı verecekti. Verdi ama dönüşte İstanbul’da geminin merdivenlerinden inemiyordu. Koluna girseler hastalığı anlaşılacaktı, yavaş inse belli olacaktı, sakladı. Küçük Ülkü’nün elinden tutup çocuk adımlarıyla indi. Doğrudan yatağa girdi oradan da komaya ve bir daha kalkamadı. Bozkurt son savaşını da kazanmış, Hatay'ı kurtarmıştı. Ama canından da olmuştu.”

Tarihçi Çekiç’in değerlendirmesi böyle.

Tekerlekli sandalye meselesiyle başlayalım.

Velev ki öyle olsun. 

İnsanlık halidir.

Hani kaynak, hani belge?

Hangi kitapta, hangi anıda dile getirilmiş bu iddia?

Kaynak yok, belge yok.

Oysa tarihçi belgelere dayanarak yazar, değil mi?

Gelelim Atatürk’ün “Huduta gidip orduyu teftiş edeceğim…” diyerek hudut yerine 24 Mayıs 1938 tarihindeki Adana ziyaretine.

Onu ölüme götüren hastalığı, 22 Ocak 1938 Cuma günü Yalova'da ilk konuğu olduğu Termal Otel’de, tesislerin kurucu müdürü Dr. Nihat Reşat Belger tarafından teşhis edildi. Dr. Belger o muayenede siroz başlangıcı teşhisi koydu. 

O ilk teşhisten sonra devamlı doktor denetiminde olan Atatürk, onların hastalığının ciddiyeti ve dinlenmesi gerektiği konusundaki tüm uyarılarına karşın kendine hiç dikkat etmedi.

19 Mayıs’ın yıl dönümü gelip çatmıştı. O gün saat 15.00’den itibaren Ankara stadyumunda gösterileri izledi,  aynı günün akşamı trenle Mersin’e gitti. Ertesi gün saat 13.00’de Mersin’de askerî birliklerin geçit törenini izledi, geceyi Mersin’de geçirdi. 

21 Mayıs’ta Mersin yakınlarında Viranşehir harabelerini gezip Mersin’e dönen Atatürk ertesi gün akşamüzeri motorla Mersin kıyılarında deniz gezintisi yaptı.

23 Mayıs’ta bir süre Mersin Vali Konağı’nda dinlenen daha sonra portakal bahçelerini gezen Gazi, 24 Mayıs öğle saatlerinde Mersin’den Tarsus’a geçti.

Burada bir saatlik dinlenmenin ardından Adana’ya gitti.

Atatürk Parkı önünde piyade ve topçu birliklerinin geçit törenini izledi, akşam trenle Ankara’ya döndü.

ADANA-İSTANBUL

GEMİ YOLCUĞU

Unuttuğumu sanmayın.

Sırada Atatürk’ün gemiyle Adana’da İstanbul’a gelişi var.

Bu nasıl oluyor da oluyor? 

İnsanın aklına hemen şu soru geliyor.

84 yıl önce Adana -İstanbul arasında gemi seferlerimi mi düzenleniyormuş?

Ne diyordu Doç. Dr. Orhan Çekiç?

“Dünyaya ayaktayım mesajı verecekti. Verdi ama dönüşte İstanbul’da geminin merdivenlerinden inemiyordu …”

Vay ki, vay…

Doğrusunu, Gazi’nin İstanbul’a Adana’dan gemiyle değil, Ankara’dan trenle geldiğini ben yazayım da okuyucular öğrensin.

27 Mayıs 1938 Cuma.

Atatürk, Küçük Ülkü’yle beraber son kez İstanbul’dadır.

Ankara’dan törenle uğurlanan Mustafa Kemal’i taşıyan özel tren saat 10.35’de Haydarpaşa’ya ulaştı.

Ancak son Mersin ve Adana ziyareti onu çok yormuştur. 

Gazi hastadır, halsizdir. 

Gardan iskeleye kadar yürümesi gereken mesafe kısalsın diye özel vagonu en arkaya değil, her zamankinin aksine lokomotiftin hemen arkasına bağlanmıştı.

Garda halk ve öğrenciler tarafından coşkuyla karşılanan Atatürk Acar motoruyla Dolmabahçe Sarayı’nda gitti.”

Demek ki neymiş?

Dikkat isterim. Atatürk Adana’dan İstanbul’a Doç. Dr. Orhan Çekiç’in iddia ettiği gibi gemiyle değil, Ankara’dan trenle gelmiş.

Doç. Çekiç’in şu son iddiası bugünün ÜSTÜ KALSIN’ının bir iki tamamlayıcı cümleyle son satırları olsun:

“…Doğrudan yatağa girdi, oradan da komaya ve bir daha kalkamadı.”

Bu nasıl kestirmeci yaklaşım Allah aşkına?

Atatürk Orhan Çekiç’in iddia ettiği gibi ölmedi.

O, İstanbul’a geldikten 168 gün sonra Dolmabahçe Sarayı’nda vefat etti. Komaya girene kadar devletle ilgili çalışmalarını ve resmi ve özel kabullerini sürdürdü.

Unutmadan bunu da yazmalıyım.

Gazi İstanbul’daki 168 gününün 55 gününü 1 Haziran 1938 ila 25 Temmuz 1938 tarihleri arasında Savarona yatında karaya ayak basmadan geçirdi, resmi ve özel kabulleriyle son bakanlar kurulu toplantısını da yatta yaptı.

ÇOK ÖNEMLİ NOT

Doç. Dr. Orhan Çekiç’in yanıt hakkı bakidir. Bu köşenin kapıları kendisine açıktır. Bilinmesi isterim. Sanal ortamda adıyla paylaşılan bu iddiaların ona ait olup olmadığını ben de merak ediyorum doğrusu.

KAYNAK İÇİN TIKLAYINIZ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İSKENDER ÖZSOY Arşivi