İstanbul Nüfusunda Çarpıcı Düşüş

İstanbul Nüfusunda Çarpıcı Düşüş
İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık metropolü olma özelliğini uzun yıllardır koruyor. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar, bu devasa şehrin nüfusunda bir azalma eğilimi olduğunu gösteriyor. İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Murat Şentürk'ün AA Analiz için yaptığı değerlendirmede, İstanbul'da yaşanan nüfus azalmasının altında yatan sebepleri değerlendirdi.

İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık metropolü olma özelliğini uzun yıllardır koruyor. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar, bu devasa şehrin nüfusunda bir azalma eğilimi olduğunu gösteriyor. İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Murat Şentürk'ün AA Analiz için yaptığı değerlendirmede, İstanbul'da yaşanan nüfus azalmasının altında yatan sebepler ve bu durumun kentsel dinamiklere etkileri ele alınıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2023 verilerine göre, İstanbul'un nüfusu bir önceki yıla kıyasla 252.027 kişi azalarak 15.655.924'e düşmüş durumda. Doğum ve ölüm istatistiklerine bakıldığında, İstanbul'da doğurganlık hızının Türkiye ortalamasının altında olduğu ve ölüm oranının ise daha düşük olduğu görülüyor. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler neler?

Marmara Bölgesi'ne Göç

İstanbul'dan göç edenlerin büyük bir kısmı, yine Marmara Bölgesi içindeki diğer kentlere yöneliyor. Ekonomik imkanların genişlemesi, yaşam maliyetlerinin artması ve kentsel yaşamın getirdiği zorluklar, insanları İstanbul'dan ayrılmaya itiyor. İstanbul'un sanayi ve istihdam olanaklarının Marmara Bölgesi'ne kayması, bu göç dalgasının önemli bir sebebi olarak karşımıza çıkıyor.

Konut ve Yaşam Maliyetleri

İstanbul'da yaşam maliyetlerinin artması, özellikle orta ve üst gelir grubundaki bireyleri farklı alternatiflere yönlendiriyor. Trafik, çevre kirliliği gibi kentsel sorunlar da yaşam kalitesini etkileyen önemli faktörler arasında.

Bölgesel Kalkınma ve Kent Bölgeleri

Türkiye'de kent bölge gelişimi, bireylerin sadece İstanbul gibi merkezi kentler yerine, bölgesel ölçekte gelişen diğer kentlere de yönelmesine olanak tanıyor. İzmir, Aydın, Manisa, Adana, Mersin ve Konya gibi kentler, bu yeni cazibe merkezleri olarak öne çıkıyor.

Kadim Kentten Doğal Alanlara Göç

İstanbul'un çeperindeki yerleşimlerde nüfus artışı devam ediyor. Arnavutköy, Çatalca, Çekmeköy gibi ilçeler, daha kırsal ve doğal yaşam alanları sunması nedeniyle tercih ediliyor. Bu trend, kent merkezinden çeperlere ve hatta komşu kentlere doğru bir göç hareketini de beraberinde getiriyor.

İstanbul, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle, ekonomik imkanlarıyla her zaman cazibe merkezi olmuştur. Ancak yaşanan son demografik değişimler, kentsel planlama ve politikaların yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor. Göç dinamiklerini anlamak ve bu bilgiler ışığında kentlerin sürdürülebilir gelişimine katkıda bulunmak, hem yerel yönetimlerin hem de merkezi hükümetin öncelikleri arasında olmalıdır. İstanbul'dan göç, sadece bir kaçış değil, aynı zamanda kentlerin ve bölgelerin gelişimine dair önemli ipuçları barındıran bir olgudur.

Konut ve yaşam maliyetlerinin artması

İstanbul’da nüfusun azalmasındaki etkenlerden biri konut ve yaşam maliyetlerinin artmasıdır. Giderek ekonomik sermayesi azalan, konut sahibi olamayan emeklilerin ve çalışma yaşamı dışında kalan nüfusun kentte varlıklarını sürdürmeleri zorlaşıyor. Emeklilerin göç hareketinde belirleyici olan ekonomik sermayeleridir. Geçtiğimiz yıllarda emekliler, Marmara Bölgesi'nde konut edinebilme olanağına sahipti ve farklı kentlere yerleşmeleri söz konusuydu. Ancak günümüzde ekonomik sermaye güçlüğü yaşayan emeklilerin yeni konut edinemedikleri için genellikle ailelerinin göç ettiği kentlere dönme eğiliminde oldukları söylenebilir. Kentteki konut ve yaşam maliyetlerinin artması sadece emeklileri değil aynı zamanda orta ve orta alt gelir grubundaki bireyleri de kent dışında çözümler aramaya itiyor. Bu gelir grubundakiler farklı kentlerde istihdam olanaklarına ve konuta erişim sağladıklarında göç ediyor.

Yaşam tarzı göçü: Yaşam kalitesini iyileştirmeye dair arayışlar

Diğer taraftan hem konut ve yaşam maliyetlerinin artmasıyla ilişkili olarak hem de kentteki diğer zorluklarla -başta trafik yoğunluğu, çevre kirliliği ve benzeri sorunlarla- mücadele etmekten yorulan orta ve orta üst gelir grubundaki bireyler de farklı kentlere yerleşiyor. Bu yaşam tarzı göçünün gerçekleşmesinde kentsel olanakların niteliğini kaybetmesi, ulaşım sürelerinin uzunluğu, kentteki yeşil alanların sınırlı olması, konut ve nüfus yoğunluğunun yaşam kalitesini düşürmesi, çocuk yetiştirmek için gerekli kamusal mekanların hem sınırlı hem de niteliğinin düşük olması gibi sorunların önemli bir payı bulunuyor. Türkiye genelinde 2023 verilerine göre, nüfus yoğunluğu 111 kişidir. İstanbul ise kilometrekareye düşen 3 bin 13 kişi ile nüfus yoğunluğu en yüksek kenttir. Yaşam tarzı göçüne karar verenlerin kentteki yaşanabilirlilik düzeyinden memnun olmadıkları söylenebilir. 2022 yılı iç göç istatistikleri kapsamında İstanbul’un verdiği göçün nedenlerine bakıldığında daha iyi konut ve yaşam koşulları için göç edenlerin oranı yüzde 22,08, aile fertlerinden birine bağımlı göçün oranı yüzde 22,83’tür. Aynı zamanda çalışma hayatında görülen uzaktan çalışmanın yaygınlaşması, İstanbul ile diğer metropollerin çevresinde gelişen kent bölgelerdeki istihdam olanaklarının artması gibi değişimler nedeniyle yaşam tarzı göçü giderek daha da kolay hale geliyor.

Kentsel dönüşüm ve konuta erişimdeki güçlükler

Konut sayısının az olduğu ve fiyatlarının belirgin bir biçimde arttığı bir dönemde, kentsel dönüşüm nedeniyle evinden ayrılmak zorunda kalan ev sahipleri ya da kiracılar İstanbul’da yaşayabilecekleri bir evi kiralamakta güçlük çekiyor. Emekliler ve orta alt gelir grubundakiler konuta erişim koşulları nedeniyle farklı çözümler arıyor. Bu çözümlerden biri de kenti ivedilikle terk ederek farklı bir kente yerleşmektir. Kentte üretimin parçası olmayan emeklilerin ve konut edinmekte zorlanan orta ve alt gelir grubundakilerin kentten ayrılması kentsel dönüşümün bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Kentsel dönüşüm sırasında farklı ilçelere ya da kentlere yerleşenlerin artan ekonomik değerden faydalanmak üzere genellikle eski mahallelerine dönmedikleri söylenebilir.

Kentsel dinamiklere bağlı olarak İstanbul’un demografik yapısında yaşanan değişimler yeni kentsel ve toplumsal gelişmeleri beraberinde getirebilir. Söz gelimi son 20 ila 30 yılda çiftlere, ebeveynlerinin torun bakım desteği vermesi başta kadının istihdama katılımının artması olmak üzere farklı olanakların gelişmesine katkı sundu. Ancak emeklilerin kentten göçünün artmasıyla birlikte sosyal desteğin azalması ve bununla birlikte doğurganlığın daha da azalması söz konusu olabilir. Diğer taraftan İstanbul’daki konut ve yaşam maliyetlerinin artması nedeniyle aynı evde yaşamaya başlayan ya da ebeveynlerine maddi destek sunan bireylerin de aileleriyle birlikte yaşama pratiğini devam ettirmek üzere farklı kentlere göç etme eğilimi artabilir. Maddi ve sosyal desteğin iki yönlü de önemli olduğu günümüz ekonomik ve toplumsal koşullarında, nüfus hareketi sadece sayısal bir değişim değildir. Bu nedenle kentsel dinamikleri, nüfus hareketlerini ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini yakından takip ederek atılması gerekli adımlar açık bir biçimde ortaya konabilir.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.